Chaol geriye çekilse de Cleaena'yı bırakmadı.
"Neden ağlıyorsun?"
"Çünkü," diye fısıldadı Cleaena. Sesi titriyordu. "Bana dünyanın nasıl bir yer olması gerektiğini hatırlatıyorsun. Dünyanın nasıl bir yer olabileceğini."
Dorian "E, istiyor musun onu?" diye mırıldandı.
Celaena "Tabii ki istiyorum," dedi. "Fakat onun eğitilmesini istiyorum. Her şeyin üzerine işeyip eşyaları, ayakkabıları ve kitapları çiğnemesini istemiyorum. Bir de otur dedim mi oturmasını ve yere yatıp yuvarlanmasını, diğer köpekler neler yapıyorsa hepsini yapmasını istiyorum. Bir de koşmasını istiyorum, koşu antrenmanı yapan diğer köpeklerle koşmasını. Şu uzun bacaklarının hakkını vermesini istiyorum."
Dorian kollarını kavuşturdu. "Bu uzun bir istek listesi. Belki de sana mücevher almalıydım."
"Kendine bir iyilik yap," dedim. "Unut. Beni gördüğünü unut."
"Senin beni öldürmeye çalıştığını unutayım mı?"
"Evet. Onu da."
"Ama sen kimsin?"
"Percy..." demeye başladım. Sonra iskeletler döndü. "Gitmem gerek!" dedim hızla.
"Percy Gitmemgerek de ne biçim bir isim öyle?"