Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M

M
@m_777
46 okur puanı
Şubat 2023 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Sabitlenmiş gönderi
Bu arada, anılarımla da oynamama izin verir misiniz albayım? Oyunlar yazmayacak mıydık albayım? Aklıma takılan anılardan kurtulmama yardım etmeyecek miydiniz?
Reklam
M tekrar paylaştı.
"Hâlâ Mozart'ı dinliyor musun Şebnem? Beethoven'i, Bach'ı, Vivaldi'yi? Ah, Şebnem seni hiç unutmadım. Ne zaman bir yerden bir melodi gelse kulağıma, aklıma sen gelirdin. Bir cumartesi günü, öğleden sonra balkonda kitap okuyordum. Bir müzik sesi duydum, okulun bahçesinden geliyordu. Yanılmıyorsam Ayışığı Sonatı'ydı. Bahçeye baktım, seni gördüm. Bir bankta oturmuştun, yalnızdın. Kolların iki yana açık, gözlerin kapalı, müzik dinliyordun. Seni ilk kez o zaman gördüm. Altında oturduğun çam ağacının gölgesi üstünü tamamen örtünceye kadar seni seyrettim." Hafif bir rüzgâr Şebnem'in hâlâ ipeksi saçlarını uçurdu. "Aslında diğer kızlar da mutlu sayılmazlardı. Ama sevilmediklerinden emin değildiler hiç olmazsa.Üstelik güzeldiler. Onlardan farklıydım ben. Daha da farklı olmalıydım. Ben itilip kakılmış, sevilmemiş, istenmeyen kız, her gece Kırkıncı Senfoni'yi, Bahar Ayini'ni Küçük Bir Gece Müziği'ni giderek hızlanarak, saçlarımı savurarak düşsel bir piyanoda çalardım. Ne zaman hakaret edilse bana, bağırılsa, itilsem yine, istenmesem, kovulsam, duymamak için böyle yapardım. Annemle babam kavga ederlerken bir de. Sonunda ayrıldılar, bir süre kalabildim yanlarında, sonra ninemin yanına gönderdiler. Ninem Kocamustafapaşa'da küçücük bir evde otururdu. Onu hep beyaz başörtüsü ve burnunun ucuna düşen gözlüğüyle uyuklarken hatırlarım. Beni bir tek o sevdi."
Sayfa 215 - Can YayınlarıKitabı okudu
M
@m_777·Bir kitabı okumaya başladı
Denemeler
DenemelerMontaigne
8.5/10 · 54,6bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Geceleri gökkuşağına boyamak mıdır suçum?"
"Sevgilim öyle hemen olmuyor Sen şimdi bir tohumda seyret kendini Bakarsın, on yıl sonra bir ağaç olursun Taşlamaya başlar çocuklar seni Bir meyve uğruna yorma beni Sevgilim, ben Adem değilim"
Reklam
"sevindiğim anda sen üzülürsün sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş uzak yalnızlık limanlarına aykırı bir yolcuyum dünya geniş büyük bir kulak çınlıyor içimdeki çetrefil yolculuğum kesinleşmiş sakın başka bir şey getirme aklına aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan seni seviyorum"
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişki duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Bende susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: " Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığım? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım."
İnsanlık öldü. Belki de hiç yaşamamıştı. Belki de benim insanlığım diye bir şey yoktu. Ben hücremde yanlış hayallere sürüklenmiştim. Korkaklığımı insanlık sanmıştım.
Oynayalım albayım. Tekrarlara düşmekten korkmadan oynayalım. Asıl, tekrarla düşelim ki, içimizi kemiren şeytanı her fırsatta rezil edelim. Hemen başlayalım. Yazalım albayım. İşte kalem, işte ıstırap albayım. Benden başlayalım albayım.
M tekrar paylaştı.
"İnsanlar ancak kendi bedenleri ve ruhları üzerinde açılan yaraların acısını gerçekten hissederler. İnsanlar ancak kendi küçük dünyalarındaki işaretleri algılayabilirler." Her şeyi değiştirecek bir şey söyleyecekmiş gibi öne doğru eğildi. "İnsanlar kendi hikâyeleriyle, kendi hayatlarıyla sınırlıdır."
Sayfa 191 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nerde olduğumu bulamıyorum Hüsamettin Bey.
Ölmek istiyorum. Güzel kalmak için yapabileceğim tek hareket bu.
Ülkemiz büyük bir oyun yeridir. Her sabah uyanınca, biraz isteksizde olsak, hepimiz sahnenin bir yerinde, bizi çevreleyen büyük ve uzak dünyanın sevimli bir benzerini kurmak için toplanırız. Küçük topluluklar olarak birbirimizden bağımsız davranarak ve birbirimizi seyrederek günlük oyunlarımıza başlarız.
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım. Bir filmde görmüştüm doktor: senin gibi gene bir doktor olan ve sözüm meclisten dışarı, delice planlar kuran Frankeştayn adlı biri, büyük biri bilim adamını öldürerek, beynini çalıyordu. Ona karşı koymak isteyen iyi niyetli bir genç adam Frankeştayn'la mücadele ederken, içinde beynin bulunduğu kavanoz kırılıyor ve cam kırıkları bu üstün beyne batıyordu. Biliyorsun filmlerde böyle iyi niyetli genç adamlar olmasa her şeyin sonu çok kötü biter; üstelik bu işin sonu, iyi niyetli adama rağmen çok kötü bitti: Cam kırıkları hiçbir zaman beynin üzerinden tam manasıyla temizlenemedi; çünkü beyin zarının zedelenmesinden korkuldu. Bence bu tehlike göze alınmalıydı; fakat o zaman bu, başka bir hikâye olurdu ve biliyorsun ki doktor, ben bütün hikâyelerin başka türlü olmasını isterdim aslında. İşte doktor, yukarıda sözü geçen beyindir kafamın içindeki.
336 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.