Rene Spitz, bir kimsesizler yurdunda yaşayan bebeklerle hapishanedeki çocuk odasında büyüyen bebekleri karşılaştırdı. Kimsesizler yurdunda fiziksel bakımın iyi olmasına rağmen, bebeklerin yetişkinlerle sıkı temas imkanları yoktu. Bununla birlikte hapishanenin çocuk odasındaki bebeklerin anneleriyle günlük görüşme saatleri vardı. Kimsesizler yurdundaki bebekler birçok duygusal rahatsızlıklar, bunalım ifadeleri, gerçek fiziksel bozukluklar ve hatta bazen ölümle sonuçlanan durumlar göstermişlerdir. Spitz, bu olumsuz gelişmelerin nedeninin anne sevgisinden yoksunluk olduğuna inanmıştır.
Reklamcılar, insanların genel isteklerini belirleyip, bunlar doğrultusunda insanları yönlendirirler. Özellikle saygınlık, zeka, güzellik zevklilik gibi herkes tarafından istenilen değerlerin kendi mallarını kullanan kimselerde bulunduğunu belirtirler.
Başkalarının bizi nasıl gördüklerini, tepkilerimizi ve yanıtlarımızı nasıl yorumladıkları hakkında kendi kendimize bir hüküm veririz. Başka bir deyimle, başkalarının oluşturduğu aynada kendimize bakarız.
Eğitim sistemimiz, onları (gençleri) mesleklerine hazırlayamıyor (ezbere dayalı, test odaklı eğitim). Ayrıca bu sistem, gençlerin okuma alışkanlığını da köreltmiştir. Aldıkları eğitimin zayıf bir altyapıları var.
Ne yer yer gibiydi, ne de gökyüzü gök gibi. Simsiyah, kapkara, kabirden beter bir boşluktaydı Havva. Bir başınaydı. Yapayalnızdır. Tedirgindi. Şaşıp kalmıştı Mahmut gibi. Ne bir taş, ne bir dal, ne bir avuç toprak, ne de yaprak. Hiçbir şey yoktu.