Başkalarının bizi nasıl gördüklerini, tepkilerimizi ve yanıtlarımızı nasıl yorumladıkları hakkında kendi kendimize bir hüküm veririz. Başka bir deyimle, başkalarının oluşturduğu aynada kendimize bakarız.
Çocuğun beslenmesi, sevilmesi, cezalandırılması, ödüllendirilmesi, tuvalet eğitimi, cinsel eğitimi konularındaki davranış ve uygulamaların farklı kişilik özellikleri yarattığı görüşündedir.
Rene Spitz, bir kimsesizler yurdunda yaşayan bebeklerle hapishanedeki çocuk odasında büyüyen bebekleri karşılaştırdı. Kimsesizler yurdunda fiziksel bakımın iyi olmasına rağmen, bebeklerin yetişkinlerle sıkı temas imkanları yoktu. Bununla birlikte hapishanenin çocuk odasındaki bebeklerin anneleriyle günlük görüşme saatleri vardı. Kimsesizler yurdundaki bebekler birçok duygusal rahatsızlıklar, bunalım ifadeleri, gerçek fiziksel bozukluklar ve hatta bazen ölümle sonuçlanan durumlar göstermişlerdir. Spitz, bu olumsuz gelişmelerin nedeninin anne sevgisinden yoksunluk olduğuna inanmıştır.
Birincisi, okullar dezavantajlı öğrenciler için asgari düzeyde yeterli bir eğitim sağlamada başarısız oluyorlardı ve fırsat eşitliği vaadi karşılıksız kalmıştı. İkincisi, geleneksel okullar öğrencilerin büyüme ve gelişim ihtiyaçlarını karşılamak yerine, özünde zihinsel ve duygusal gelişimi boğan otoriter bir tarzda öğrencileri gruplaştırdılar ve kontrol altına aldılar.
Tıpkı tv de belgesel, eğitim, bilim, kültür programları isteyip dizi ve shov programlarına yönelindiği gibi bilgisayarda da araştırma ve kendini geliştirme amacı ön sıralardadır; oysa uygulamada chat, müzik ve film izlemek en çok yapılanlar.
İnsan olmak, seçimler yapan ve kendi kaderini yönlendirmeye çalışan bir eyleyen olmaktır. Özgür olmak, bir eyleyen olmak, kim olduğunu, çevredeki toplumsal dünya tarafından nasıl biçimlendirildiğini bilmektir.
Reklamcılar, insanların genel isteklerini belirleyip, bunlar doğrultusunda insanları yönlendirirler. Özellikle saygınlık, zeka, güzellik zevklilik gibi herkes tarafından istenilen değerlerin kendi mallarını kullanan kimselerde bulunduğunu belirtirler.
Ne yer yer gibiydi, ne de gökyüzü gök gibi. Simsiyah, kapkara, kabirden beter bir boşluktaydı Havva. Bir başınaydı. Yapayalnızdır. Tedirgindi. Şaşıp kalmıştı Mahmut gibi. Ne bir taş, ne bir dal, ne bir avuç toprak, ne de yaprak. Hiçbir şey yoktu.