Her yer karanlık pür-nûr o mevkî? ..
Mağrib mi yoksa makber mi yâ Râb!
Yâ hâbgâh-ı dilber mi yâ Râb,
Rüyâ değil bu ayniyle vakî.
Kabrin çiçekten bir türbe olmuş,
Dönmüş o türbe bir haclegâhe,
Bir haclegâhe dönmüşse türben
Aç koynunu aç maşukânım ben.
…… Sen öldün, ölüm güzel demektir,
Ölsem yaraşır gamınla her gün.
Şehitler;
Adları öldükleri gün anılan,
Sonra sonsuza dek unutulan…
Bugün memleketimde on binlerle seni uğurladık, Allah şehadetini kabul etsin Gökhan Delen dostum.. Düzen yine akışına döner evet ama sen ve ardaşlarının yeri çoktan yitip gitti…
Bilgi...
Hafız Burhan, çocuk yaşlarında sesiyle dikkat çekmiş, Lem'i Atlı ve Saadettin Kaynak gibi hocalarla çalışma fırsatı bulmuş, köklü bir musiki eğitimi almamıştır. Türk musikisinin yetiştirdiği en güzel ve en güçlü seslerden biri olarak gösterilir. Roma Konservatuarı kendisine eğitim vermek için ısrar etmişse de, teklif Hafız Burhan tarafından reddedilmiştir.
Radyoda okuduğu zaman ses teknisyenlerinin zorluklarla karşılaştığı, mikrofonların Hafız Burhan'ın sesine yeterli olmadığı, teknisyenlerin isteği ile mikrofona olabildiğince uzak bir noktada şarkı okuduğu, bazı konserlerinde ise mikrofon kullanmadığı anlatılır. Columbia Records için doldurduğu 100 kadar plağı mevcuttur. Döneminin müzikten en fazla kazanan sanatçısı ve ilk araba sahiplerinden olmuştur. Tepebaşı'ndaki lokalinin sahnesinde "Dikkat! Saz esnasında hariçten şarkı istemek polis emrile men edilmiştir." şeklinde bir uyarı yazısı bulunurdu.
1943'de Mareşal Fevzi Çakmak'ın kızının mevlüdünü okumak için gittiği Ankara'da, 46 yaşında, beyin kanamasından vefat etmiştir. Makber'in sözleri, eşinin ölümü üzerine bu dizeleri kaleme alan Abdülhak Hamid Tarhan'a, bestesi ise Hafız Burhan'a aittir ve hakkıyla icra edilmesi en zor TSM eserlerinden biri olarak görülür, rast makamındadır.
Alıntı, Alkışlarla Yaşıyorum'dan...
youtube.com/watch?v=P1GXIVr...
Her yer karanlık pür-nur o mevki
Mağrip mi yoksa makber mi ya Rab
Ya habgah-ı dilber mi ya Rab
Rüya değil bu ayniyle vaki
Kabri çiçekten bir türbe olmuş
Dönmüş o türbe bir haclegaha
Bir haclegaha dönmüşse türben
Aç koynunu aç maşukanım ben
Söz: Mehmet Baha
Müzik: Abdulhak Hamit Tarhan
Hafız Burhan'dan
youtu.be/_1Ht5Mb9MG0
Hamiyet Yüceses'ten
youtu.be/DmmJfnkv3Ss
Nesrin Sipahi'den
youtu.be/DcdHat-b1o4
Tarkan'dan
youtu.be/lKMyW6fcEWQ
Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîsi dilden eyvâh!
Bu Eylül içim bir ayrı buruk
Kış değil henüz, lakin bir yerim donuk
Damarlarımda sanki kan yerine hüzün var
Üşütmemişti içimi böyle ne yağan kar ne esen rüzgâr
Eyvâh!.. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh!
Beyrût’ta bir mezâr kaldı.