Kendi menfaatlerini milletlerin menfaatinden üstün tutanlara, kendi hak edilmemiş ekmeklerini yiyebilmekte devam etmek için milletlerini kölelik zincirleri, cehalet karanlığı, korku uyuşukluğu içinde bırakmaya çabalayanlara lanet olsun...
Bir sosyal medyada rastladığım Markopaşa Yazıları’ından alınmış “Türkiye 'Recepkrasi' ile idare edilir. 'Recepkrat' bir idare vardır. Recepkrasi'nin de aslı Recepos ve kralostan gelir.” alıntısı üzerine kitabı okumaya karar vermiştim.
Kitap Sabahattin Ali’nin tek parti ve 2. Dünya Savaşı’nın olduğu yıllarda yazdığı çoğunluğu Markopaşa dergisi olmak üzere, Malumpaşa, Merhumpaşa dergilerinde çıkan yazılarının derlemesinden oluşuyor. Yazarın sadece iki kitabını okudum, şiirlerini biliyorum daha çok. Onun siyasi, ekonomi, edebiyat, toplumun sorunları hakkındaki düşüncelerini okumak yazarı daha iyi anlamamı sağladı.
“Biz, fikirlerimize düşman olanlarla her şekilde mücadeleye hazırız: Yazı ile, sözle, gazete çıkararak, kitap neşrederek, mahkeme karşısına çıkarak… Hatta hapse girerek..” diyen Sabahattin Ali’nin açıklanamayan şüpheli ölümü fikirlerin mücadelesinde göze alınan son nokta.
Yaşadığı dönemdeki iktidar baskıları, kişilerin iktidar kavgaları, gericilik, yabancı sermaye, toplumsal sorunlar gibi konular hala ülkemizde güncelliğini koruması açısından pek yabancı gelmedi.
Sohbet tadında bir kitap. İyi okumalar dilerim.
Sanat bütün teferruatıyla hayatı ihtiva etmeli, insanda yaşamak, insan gibi yaşamak, daha iyiye, daha yükseğe, daha temize doğru koşarak yaşamak arzusunu, hatta ihtiyacını uyandırmalıdır. Hulasa sanat gaye değil, vasıtadır. Gaye hayattır.
FİKİR VE KÜFÜR
Biz demişiz ki: Bu memleketin istiklali her şeyden üstündür. Milletin oluk gibi kan akıtarak kazandığı bu istiklali, siyasi oyunlara alet edip, elden kaçırmayalım. Sömürücü devletlerin elinde oyuncak olmayalım
Cevap vermişler: Hain, satılmış, Bolşevik ajanı !
Biz demişiz ki: Halkın selametini temin ile vazifelendirilmiş olanların siyaset oyunlarına katılmağa, halka zulmetmeğe, onu dövmeğe ve halkın sırtına binmeğe, onu tabutluklarla kapatmağa hakları yoktur. Bunun önüne geçilsin.
Cevap vermişler: Bozguncu, devlet düşmanı, anarşist.
Biz demişiz ki: Yıllardan beri arkası gelmeyen dalavereler, arsa oyunları, memleket dışına para kaçırma rezaletleri, esrarı çözülmeyen cinayetler, millet mali soygunculukları alıp yürümüştür.
Öte yanda, millet karasabanın arkasında donsuz didiniyor. Bu gidişatın sonu hayra çıkmaz.
Cevap vermişler: Mufsid, tezvirci, komünist !
Biz bir fikir ortaya atmışız onlar bize cevap yerine, küfür savurmuşlar. Bu tür bir mücadelenin zevkli olmadığı meydanda... Lakin, yüreğimizi ferahlatan cihet şu ki, halk, o iyiyi kötüden, doğruyu eğriden ayırmakta hiç şaşmayan varlık, hep bizim tarafımızı tutuyor. Var olsun...
''Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler. bu iş incelenirken, koltuğuna ısınmış beş on hazır yiyicinin menfaati, keyfi değil, milletin hayrı düşünülsün. ve insanları sahiden insan eden o en büyük nimet: hürriyet, riyakar ağızlarda "adam avlama yemi" olarak kullanılmasın.bize açık veya sinsi yollardan kahpece vurmaktan vazgeçsinler. çünkü namuslu insanlar, kendine güvenen insanlar, haklı olduğuna inanan insanlar,bu kadar kirli yollardan gitmeye lüzum da görmezler, tenezzül de etmezler... "
Sabahattin Ali - Markopaşa 10 şubat 1947
''Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler. bu iş incelenirken, koltuğuna ısınmış beş on hazır yiyicinin menfaati, keyfi değil, milletin hayrı düşünülsün. ve insanları sahiden insan eden o en büyük nimet: hürriyet, riyakar ağızlarda "adam avlama yemi" olarak kullanılmasın.bize açık veya sinsi yollardan kahpece vurmaktan vazgeçsinler. çünkü namuslu insanlar, kendine güvenen insanlar, haklı olduğuna inanan insanlar,bu kadar kirli yollardan gitmeye lüzum da görmezler, tenezzül de etmezler... "