Yıllar önce okuduğum kitabı tekrar okumama sebep olan şey, içerisinde otobiyografik unsurlar da taşıdığını öğrenmem oldu.
Sabahattin Ali'nin hayatına dair malumata sahip olanların bağlantıları kolaylıkla kuracağını düşünerek devam etmek istiyorum.
Peyami Safa'nın küçükken geçirdiği hastalıktan ötürü vücudunun bir uzvunu kullanmaktan
Lise yıllarım, abimin beni yönlendirdiği kitapları okumakla geçti.
Aziz Nesin de onlardan biridir. (Diğeri de yine çok değerli bir yazar. Onu başka bir incelemede anlatmak isterim.) Aziz Nesin'in kitaplarını kahkahalarla okurdum. Ama nereden bilirdim ki lisede beni güldüren adam, üniversitede ağlatacak. Evet ben Aziz Nesin diyince hep güldüm, ta ki
Rıfat Ilgaz dediğimde aklınıza ilk ne gelir? Tabii ki
Hababam Sınıfı! İtiraf ediyorum okumadım ama çok izledim. Benim gibi sizlerin de izlerken kahkaha ile güldüğüne eminim. Peki Rıfat Ilgaz Hababam Sınıfı'nı neden yazmış ve nasıl bu kadar güldürebilmiş, biliyor musunuz? Buyurun cevabını kendinden dinleyelim.
Soru: ‘’Nasıl bu
Kendi menfaatlerini milletlerin menfaatinden üstün tutanlara, kendi hak edilmemiş ekmeklerini yiyebilmekte devam etmek için milletlerini kölelik zincirleri, cehalet karanlığı, korku uyuşukluğu içinde bırakmaya çabalayanlara lanet olsun...
Merhaba dostlar. Ne zaman güzel bir kitap okusam, bunu mutlaka herkes okumalı diyorum. Keşfettiğimiz güzellikleri sadece kendimize saklarsak ne anlamı kalır değil mi? Benim keşfettiğim bu güzelliği kitap dostlarım da keşfetmeli, bu güzellikten mahrum kalmamalı diye düşünürüm hep. Bu yüzden de biraz fazlaca alıntı paylaşırım. Daha doğrusu çok not
Sen ki, güzelliklere aşık, hayata bağlı, umudu hep içinde taşıyan, arkadaş canlısı, dost biriydin Ali'm. Sen ki, çevrendeki edebiyat dostlarınla en güzel sohbetlerini yapardın. Sen ki, edebiyatımıza en güzel eserlerini kazandırdın. Ama "Karanlık Güç"ler yazmana izin vermedi. Çünkü onlar emeğe düşman, onlar güzele düşman, onlar umuda
Sevengül Sönmez'in Filiz Ali katkısı ile hazırladığı, Sabahattin Ali'nin yazdığı mektuplardan oluşan bir arşiv okudum..
Yazdıklarını okurken hem hüzünlendim hem de mektuplarındaki samimiyete hayran kaldım. Eşine ve kızına, ne şartlarda olursa olsun hiçbir şekilde umutsuzluk aşılamayıp onları hep daha iyisini düşünmeye teşvik etmiş Sabahattin Ali.
Aliye ile resmi başlayan yazışmalar, tarihler ilerledikçe aşk mektuplarına daha sonra da hasret ifadelerine dönüşmüş, kötü vaziyetlerde dahi ailesini ihmal etmemiş, her fırsatta onları düşündüğünü en güzel cümleleriyle eşine ve kızına yazmış Sabahattin Ali...
Mektuplarda en dikkat ettiğim şey, Sabahattin Ali'nin hitap şekilleri oldu. Aliye ve Filiz'e öyle içten sevgi sözcükleri kullanmış ki tebessüm etmemek elde değildi. Tanışmalarını, evliliklerini, kızlarının doğmasını, Sabahattin Ali'nin cezaevinde geçirdiği ayları, Markopaşa dergisinin aşamalarını, yazarın para sıkıntılarını, gelecekten umduğu güzel günlere inancını ve tarih ilerledikçe peşini bırakmayan özlemi okuyoruz mektuplarda. (Bence ülkede hiçbir şey değişmemiş dünden bugüne. Mektuplar da bunu kanıtlar nitelikte. Sadece görüşleri nedeniyle ceza alan birçok yazarın da Sabahattin Ali gibi hissettiğine eminim..)
Okuyup bitirince, yazarın yaşadığı son anı düşündüm, ölünce çantasından çıkan Balzac romanını, kırık gözlüğünü, Aliye'nin fotoğrafını, mektuplarını düşündüm.. Ve onu öldüren Ali Ertekin'in birkaç hafta sonra aftan yararlanıp salıverilmesini düşündüm..
Bir kez daha sevdim Sabahattin Ali'yi..
"Hayatım süresince boyum kadar kitap yazdım ama beni sevmeyenler buna da mazeret bulup -onun zaten boyu kısaydı- diyebilirler."
Etkinlik gibi etkinlik değil mi ama! Herkes Aziz Nesin okuyor, biraz daha iyi tanıyacaklar O'nu ve ideolojisini. Çoğumuz O'na Aziz Nesin deriz, iyi bilenler ise Bahri Filefil, Berdi Birdirbir, Fettane Şatifil,
Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerinden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler.
-Aliye'm
'Markopaşa' bir gün içinde satıldı. Herkes tarafından aranıyor fakat mevcudu kalmadı. İkinci nüshayı daha fazla basmayı düşünüyoruz. Ankara'da satılıyor mu? Herkes ne diyor?
Ben Aralık ayının ortalarına doğru Ankara'ya döneceğim. Şimdilik işleri tek başına Aziz Nesin'in üzerine bırakmama imkan yok. Henüz siyasi bakımdan da mizah seviyesi bakımından da kontrole muhtaç. Hiç olmazsa dört nüshayı ben çıkaracağım.
“Sabahattin Ali kanaatimce son neslin hikâyecilerinin en kuvvetlisidir.”
Reşat Nuri Güntekin
UYARI: Burdan itibaren okuyacaklarınız Sabahattin Ali’yle ilgili çokça bilgi içermektedir. Şayet spoiler yemek istemiyorsanız ( hoş biyografinin neresi spoiler olabilir zaten her şey her yerde yazıyor neyse)
.................. Gidip şu işaretten