Nigâr Hacızade
Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor.
Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine: Svetlana Aleksiyeviç’in Nobel Edebiyat Ödülü
Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, 7 Aralık’ta ödül
Bugün benim doğu günüm. Beş yaşındayım. Krema kaplı büyük bir pasta duruyor masanın üstünde.
Bir kişi eksik: dayım. Adı Saman. doğum günümde bana hep bir çiçek hediye eder, tek bir çiçek, adı ''Gole Maryam''. Bu bizim adetimiz haline geldi: her doğum günü kutlamasında bir Gole Maryam. Kokusuna bayılıyorum.
Bu kez, dayım yok. Gelmeyecek. Beşinci yaşımın kutlaması için Gole Maryam olmayacak..
Kızın oyuncağı yoktu artık
Rivayete göre alfabenin harfleriyle değişmişti onları
Annenin gülümsemesi yoktu artık
Rivayete göre bir tutam anıyla değişmişti gülüşünü
Babanın gençliği yoktu artık
Rivayete göre birkaç bozuk parayla değişmişti gençliğini
Ve üçü de yavaş yavaş yabancılaşıyordu
Kitap, İran'da doğup 6 yaşına dek çocukluğunu burada geçiren ama daha sonra anne babasının siyasi duruşu ve İran'daki olaylar nedeniyle Fransa'ya göç etmek durumunda kalan Maryam'ın hayatını üç farklı döneme ayırarak bizlere anlatıyor. Daha doğrusu Maryam bize bunu anlatıyor.
İlk olarak anne karnından başlıyor anlatmaya; anne babasının yaşadıkları, İran'daki çocukluğu, Fransa'ya gidişi, Fransa'da ilk zamanlarda yaşadığı yalnızlık, dilsizlik, yoksulluk... Fransa'adki çocukluk ve gençlik yılları... Çift dilli ve çift kültürlü olmanın zorlukları, kendi içinde yaşadığı çelişkiler ve sorgulamalar.. Son olarak İran kültürü ile, İranlı olmak ile barışması ve çocukluğunu geçirdiği topraklara geri dönüşünü anlatıyor bizlere Maryam.
Zaman zaman duygulanacağınız, okuması keyifli kitap.
Iran Edebiyati
Başlık da Iran Edebiyati diyerek belki kitabi içeriğinden sınırlandırmış da oluyorum. Çünkü uzun suredir okuduğum en iyi kitaplardan biri. 1979 yılında Iranda olan olaylar sonrası küçük bir kizin annesi ve babası ile birlikte başka bir ülkeye kültüre (göçe/sürgüne) gitme sürecinde ve sonrasında yaşadığı duyguları o kadar net bir ve
Marx ve Oyuncak Bebek adlı romanı ile Notre-Dame de Sion 2020 edebiyat ödülünü kazanmış Maryam Madjidi.Ayrıca, 2017 yılı Goncourt ilk roman ödülünün de sahibi olmuş.
Maryam Madjidi, İran asıllı, Fransa'da yaşayan, Fransızca yazan bir yazar.
Maryam, henüz annesinin karnındayken tanışıyor baskıcı İran rejimiyle. Kominist görüşü benimseyen, baskıcı İran rejiminden kaçan ailesi ile Fransa'ya göç ettiğinde yaklaşık 6 yaşındadır artık Maryam.
Maryam, yeni bir ülkeye, yeni bir kültüre, yeni bir dile tepkilidir.
Yemek yemeyi bırakırken, ana dilini evde konuşsa da yavaş yavaş derinlere gömer, sessizliğe sığınır. Geride kalan büyükannesi, kökleriyle olan en büyük bağlantısıdır.İran'dayken ailesi tarafından, oyuncaklarını komşu çocuklarına vermesi için sıkıştırılan Maryam, oyuncaklarını gömer.Gömülen oyuncaklar da kimliğinin, kökünün sembolüdür.
Küçüklüğünden beri hikâyeler yaratmayı ve anlatmayı sever Maryam.
İki kültür, iki dil arasında sıkışan göçmen çocukların yaşadığı zorlukları, küçük bir çocuğun gözünden, mizahı da eksik etmeden anlatmış Maryam Madjidi.Severek, ilgiyle okuduğum bir kitap oldu, Marx ve Oyuncak Bebek.
Onda aydınlanmışların bakışı var. Abbas akan bir yıldız: Uzun bir yaşamı olmayacak, çünkü günün birinde vereceği tüm sevgiyi kalbi artık içinde tutamayacak. Bir gün patlayacak kalbi, umarım dünya onun da sevgisiyle sulanacak.
2017 GONCOURT İLK ROMAN ÖDÜLÜ'nün sahibi Maryam Madjini anlatıyor, dinleyelim birlikte bir insan kendi köklerinden nasıl kopmak zorunda kalır??? .
Maryam, bir acının, bir sürgünün can bulmuş, dile gelmiş
hali... Daha anne karnındayken İran devrimine tanıklık ediyor Maryam daha doğmadı bile. Ve doğduğunda da her seye şahit oluyor ve kaydediyor hafızaya. Mecburen sürgün ile yüzleşiyor daha altı yaşında. Pariste sürgün yaşayan babasının yanına gidiyor bir sürgün de kendisi yiyerek. Ve burada Maryam dile geliyor, tüm sürgünler adına konuşuyor, üzülüyor, ağlıyor kendince her şeyi protesto ediyor ve en sonunda anadilinden vazgeçerek üzerine toprak atıyor ve anadili ölüyor. Ve Maryam bu mecburi ölümü,ölümleri ve Mecburi doğumları anlatıyor gün gün. Bir günlük düşünün Maryam'ın anne karnından anlatmaya başladığı ve kedini anbean kaybedip anbean yeniden bulduğu bir hayatın günlüğünü tutuyor. Okudukça yüzüme buruk bir hüzün oturdu, sanırım bu hüzün hiç geçmeyecek... Sanki zamanı yenıden yenıden yaşıyor gibiyiz :( .
Ben bir ağaç değilim, köklerim yok benim.
Kitap tavsiyesi
Mor Amber
Marx ve Oyuncak Bebek
Tavan Arasındaki Buda
Gavur Mahallesi
Hoş Nağme
Iza nin Şarkısı
Hamamname
Nickel çocukları
Mevsim Yas
Kustimur Kahvehanesi
Korku Kültürü
Parçalanma
Şeytanın Saati
Gunler Aylar Yıllar
Islam ve Bilim
Beş Paralık Roman
Yabancı (albert camus)
Düşüş (Albert camus)
Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji
Ve Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadin