Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Atatürk Geçmişimizi Sildi Diyenlerin Kafasına Atmak İstediğim Alıntı
Ama Harf Devrimi gerekliydi. Olmazsa olmaz bir ihtiyaçtı. Tek kusuru, bu kadar hızlı olması. Celâl Nuri, Türk İnkılabı’nda der ki ‘Elif-ba bir anda değiştirilirse mazi ile istikbal arasında bir kopuş olur. Aceleye lüzum yok. Önce Latin harfleri, yardımcı bir elif-ba olarak okutulmalı, lisanın kabiliyetleriyle ne kadar uyuştuğu denenmelidir. Unutmayalım ki Türkçe yalnız bugünkü nesillerin dili değildir. Hem atalarımızın hem de çocuklarımızın ortak malıdır.’ Bana kalırsa Celâl Nuri çok haklıdır. Yavaş yavaş geçilseydi, böyle bir kopukluk olmazdı. Peki, Atatürk bunları bilmiyor muydu, neden bu kadar hızlı bir geçiş yaptırdı Derseniz: Atatürk bunların farkındaydı pek tabii ki. Ama kendisinden sonra bunu değiştirebilecek birinin olmadığının da farkındaydı. Kendisinden sonra dili değiştirebilme gücüne sahip bir insan göremiyordu muhakkak. Yarım yamalak bırakmamak için de bir anda kelle keser gibi geçti diğer dile. Mecburdu diyebiliriz.
Aziz İstanbul...
Bir gün beraberce Üsküdar'ı gezdiler. İlk önce vapuru iskelede beklememek için Mihrimah Camii'ni dolaştılar, sonra Üçüncü Ahmed'in annesinin camiine girdiler. Türbeyi, küçük, bir meyve içi gibi döşeli camii Nuran pek beğendi. Vapuru çoktan kaçırmışlardı. Onun için bir araba ile Atik Valide'ye, oradan Orta Valide'ye (Pertevniyal Valide Sultan Camii) gittiler. ***Garip bir tesadüfle Üsküdar'ın bu dört büyük camii aşka, güzelliğe, yahut hiç olmazsa annelik duygusuna ithaf edilmişti. -Mümtaz, Üsküdar'da hakiki kadın saltanatı var... Ertesi gün Rum Mehmed Paşa Camii ile Ayazma Camii'ni ve Şemsipaşa taraflarını yayan dolaştılar. Birkaç gün sonra Selimiye Kışlası'nın etrafında kızgın güneş altında başıboş gezdiler. İstanbul'da açılan ilk hendesi caddeleri, o cazip ve mazi hulyası adlı sokakları, İstanbul akşamlarının hakiki ziyafet sofraları gibi gördükçe, garip bir mazi daussılası(yurt özlemi) onu yakalıyordu. -İstanbul, İstanbul, diyordu. İstanbul'u tanımadıkça kendimizi bulamayız.
Reklam
Cervantes
"Bana göre Don Kişot sadece mazi özlemi çeken bir adam değildir. Umumiyetle doğrunun, haklının, güzelin hasretini çeken adamdır. Bu onun hem kuvvetli hem de zayıf tarafıdır. Çünkü umumiyetle, mutlak manasıyla güzel, doğru ve iyi yoktur, fakat diğer taraftan insanlar, sosyal şartların tesiriyle, daha güzele, daha haklıya, daha doğruya mütemadiyen hasret çekmişlerdir. Don Kişot kuvvetli bir adamdır, çünkü aksiyon adamıdır. Mücadele adamıdır. İnandığı şey için dövüşen adamdır. Bundan dolayı da aklı, mantığı, burjuva aklını ve mantığını temsil eden Şanso'yla kıyas edildiği zaman Don Kişot değil, Şanso gülünçtür. Şanso'da hareket noktası, şahsi menfaatıdır. Zengin olmak, vali olmak için Don Kişot'un peşine takılmıştır. Bunun için de kitabı bitirdiğin zaman Don Kişot'u seversin, Şanso'yu sevmezsin. Don Kişot'un deli, komik filan olarak gösterilmesinde bizzat burjuva devri ve bu devrin resmi neşriyatı da amil olmuştur."
Sayfa 193 - Evrensel Basım YayınKitabı okudu