Batılıların kesin olarak inandıkları bir ilkeleri vardır: Bilgi güçtür. Bu doğrudur, fakat bilgiyi sorunlu bir biçimde kontrol edebilme ahlakı/kabiliyeti esasen daha büyük bir güçtür. Bilgiyi ellerinde bulunduranlar, bilgiyi yayanlar ve çoğaltanlar bu ahlaka/kabiliyete sahip olamadıkları sürece gücün sorumluluğunu da gerektiği gibi yerine getiremeyeceklerdir. Sürekli olarak bilgi, resim, imaj ve mesaj bombardımanına tutulduğumuz bu çağda, elinde gücü bulunduran unsur olarak medya karşımıza çıkmaktadır. Peki, medya sorumluluğunun bilincinde midir? Bir İngiliz gazetesinin editörüne 2004 yılında yönetilen, neden Müslüman dünyasını, terörle bağlantılı gösteren haberler yapıyorsunuz? Şeklinde soruya, gazetecilik ticari bir kuruluş. Her gün sayfalarımın yarısını bana reklam verenlere satıyorum, diğer yarısını da bu reklamları satmak için haberlerle doldurmam gerekiyor. Şu anda 3 şey satışlarımı arttırıyor. David Beckham Irak savaşı ve İslami terör... Diye cevap verir.
Sayfa 43 - DibKitabı okudu
Günümüz İnsanı Yaşamıyor Sürekli tüketmek için alışveriş yapıyor, önüne ne koyarlarsa onu yiyor, içiyor, geziyor, uyuyor, eğleniyor, üretmiyor, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye hiç bir kaygı duymuyor, sorgulamıyor, eğitilemiyor, ne de kendini eğitiyor, meraksız ve fikirsiz boy veriyor, sürekli borçlanıyor ve hazır istiyor. Kendini
Reklam
Mobbing Bank Türk Fırtınası Sözün Bittiği Yeri Gösterdi Sözün bittiği yer Anadolu ve zulme bir sır ve ibret yaşatarak son veren o Türk'ün yaşattıklarında gizlidir. Gazetelerde köşe yazılarının çoğunu başka bir niyet yazar isim olarak başka bir gazetecinin adı kullanılır. Görsel medyada konuşma olanağı bulan hiçbir kimse reklam ile bu
ahh ahh bunlar için feraset
Çünkü birey giderek daha da silikleşiyor. Bu yüzden etkimiz azaldıkça etkileyen (influencer) olmaya çalışıyoruz. Varlığımıza dış dünyada karşılık bulamadıkça sosyal medyada görülmek için çırpınıyoruz. Metropollerde yaşamanın getirdiği kırsala bağımlılık, dışa bağımlılık, finansal bağımlılık ve sosyal medyayla birlikte hızla artan onay bağımlılığı arttıkça kimseye ihtiyacımız olmadığını kanıtlamaya çalışıyoruz. Olsun istediğimiz ne yoksa, onu oldurmaya değil, o varmış gibi davranmaya, onun varlığını başkalarına ispatlamaya çalışıyoruz. Sistem de bunu dayatıyor zaten. Bireyin geçerliliğini kapitalist propaganda ile sistem belirliyor ve bu geçerlilik ne olduğunuza değil, nasıl göründüğünüze, dışarıya nasıl bir imaj çizdiğinize bağlı. Bu bağlamda sosyal medya öyle elverişli bir zemin sağladı ki herkes kendi reklam panolarında kendi imajını servis etmekte ve kendi propagandasını yapmakta artık. İnternet, sosyal medya, partner bulma siteleriyle birlikte birey dünya çapında kalabalıklara ulaşabiliyor ve fakat kitlelere erişimi arttıkça daha da yalnızlaşıyor, izole oluyor, dolayısıyla daha güvensiz, daha kaygılı, ruhsal hastalıklara daha yatkın hale geliyor.
1929’da kadına fallus vaat eden sistem, hâlâ aynı damardan, reklam, moda, müzik, sinema, eğlence endüstrisi ve sosyal medya ile kopuk, tatminsiz ve onay bağımlısı bireye iktidar, başarı, öz güven, öz değer, öz yeterlilik illüzyonu enjekte ediyor.
Facebook’u finanse eden reklam verenler, var olmayan kişilere gösterildiğini düşündükleri reklamlar için ödeme yapmazlar, bu nedenle Facebook’un her hesabın gerçek bir kişiye bağlı olmasını sağlamakta doğrudan mali çıkarları vardır. Buna karşın, gerçek insanlar tamamen gerçek dışı içerikleri okumayı ve paylaşmayı seçerse bu, Facebook ya da reklam verenler için en ufak bir sorun teşkil etmez.
Sayfa 219 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
Reklam
570 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.