İşte yeniden bir şeyler bağırıldı, yeniden herkes geriye bir yerlere koşuyor ve ben de onlarla birlikte koşuyorum ve işte o, işte o, ölüm, üstümde, çevremde… An gelecek ve ben bu güneşi, bu suları, bu geçidi bir daha hiç göremeyeceğim…
Canlıları ölülerden ayıran çizgiyi hatırlatan bu çizginin bir adım ötesi bilinmezlik, acı ve ölümdür. Orada ne var? Kim var? Orada, boşluğun, ağacın, güneşin aydınlattığı çatının ardındaki ne? Kimse bilmez ama herkes bilmek ister; insan bu çizgiyi geçmeye korkar ama geçmek ister ve bilir ki er geç onu geçmek, orada, çizginin diğer tarafında ne olduğunu öğrenmek zorunda kalacak, orada, ölümün öte tarafında ne olduğunu kaçınılmaz olarak öğrenmek zorunda kalacağı gibi.
Bu dünyada ödül beklemenin imkansız olduğunu, bu dünyada onurun ya da adaletin de olmadığını hiç unutmayacağım. Bu dünyada düzenbaz ve zalim olmak gerek.
Hiç anlamıyorum, gerçekten hiç anlamıyorum, neden erkekler savaş olmadan yaşayamıyor? Neden biz kadınlar hiçbir şey istemiyoruz, bize böyle şeyler gerekmiyor ?
Fakat niçin yardımdan şikayet edelim? İnsanlık, medeniyet bizi haklı görüp de imdadımıza koşunca neden hoşnut olmayalım? Bize yakışan vatan sevgidir, gurur değil.