Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaslanıp ölüp gitmek mi, yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü
Karagözlüm kavuşmayı beklerken
Ayrılığın vakti geldi duydun mu?
Beraberce diktiğimiz çiçekler
Açılmadan önce soldu, duydun mu?
İçimde acıdan ırmaklar çağlar;
Gözlerim yaş dolu, gönlüm kan ağlar
Tatlı hatıralar, sıcak sevdalar
Hakikatsiz rüya oldu, duydun mu?
Kara talih ile olunmaz yarış;
Eğer küskün isen gitmeden barış
Belki son ayrılık, belki son görüş..
Kavlimiz yarıda kaldı, duydun mu?
Çok olur dağların karı-kıcısı
Böyle imiş alınımızın yazısı
Bu mevsimsiz ayrılığın acısı..
Ok vurdu sinemi deldi, duydun mu?
Bir gece başladı yıldızsız, aysız;
Ne horozlar öttü, ne sabah oldu…
Kibritler ıslaktır, çakmağım yağsız
Dar odam ebedî ışıksız kaldı.
Bırakmaz yakamı, dört yanım duvar;
Ne kapı, ne baca, ne pencere var…
Ne mektup gönderir sevdiğim dostlar,
Ne de bir tanıdık kapımı çaldı.
Bir zaman karnımı doyuran toprak
Üstüme gölgelik, altıma yatak.
Hiç ümit etmezken olacağa bak;
Nihayet ağzıma, gözüme doldu.
Ve işte dünyada en son arkadaş
Başımın ucunda dikili bir taş.
Bitti, doğduğum gün başlayan savaş,
Kâinat benimle beraber öldü…