Oysa insan iyi ve kötü olmaya azmettirilemez. Allahın bir insana kötülük yapmasını önceden kader olarak yazdığı düşüncesi Kuran tarafından açık bir şekilde reddedilir. Allah insanı sapıtmaya asla zorlamaz. Hidayete de zorlamaz. İnsanı hür yarattığını ifade eder.
Kuran, temel İslami ibadetlerle ilgili herhangi bir dünyevi müeyyideden söz etmez. Din temelde insanlar için bir tekliftir, isteyen kabul eder ve Tanrının uyarılarına kulak verir, isteyen tercihini başka yönde kullanabilir.
"Ey şehir, eğer fetih müyesser olur da, sana ben sahip olursam, Latinlerden aldığın yaraları saracağım, ey Aysofya, senin hatırın için, senin komşularına iyi muamele edeceğim."
Çıktığın dağın bile, haberi yok keşişten,
Bir Leylayı sevmeyen,ne anlasın sevişten?
Aşkı yüreğine sor, bak geçmeden iş işten.
Vuslat saklı bir sırdır, göğsünde coşar ikrar,
Bir dervişin Çağlayan sadrı gibi sev beni.
Geleneğin nice unsurları din adı altında varlığını sürdürme imkanı buluyor. Oysa hiçbir Peygamber kendi kavminin kültürünü evrensel bir din kuralına dönüştürmemiştir.
Kalbine yeterince yatırım yapmayan, insanlara sevgi beslemeye, onlara gereken saygıyı göstermeyen, kendini beğenen, ilmiyle övünüp makamına güvenen insanların içindeki ses 'bencilliği' savunur.
Açıkça ifade edilebilir ki insan bizatihi kendi sorunlarının, yeryüzündeki kaos ve keşmekeşin kaynağıdır. Hayattan insanı alın geriye hiçbir problem kalmaz.
Pencerenin pervazında,
Her sabah iki kumru öter.
Muhabbet aylarından,
Buhar değil, mutluluk tüter.
Yoldan geçenler,
Kaşık seslerinden bile,
Sevgi şarkıları Duyar.
Perdelerin mutlu raksına bakıp,
Derler ki:
"Bu Evde Mutlu Bir Aile Var!"