“...Ülkemiz de tarım ürünleri yetişir.Kuru üzüm ve incir yetişir.Önce ıslak yemişler yetişir.Onları,güneş olan yerlerde kurutarak kuru yemiş yetiştiririz.İngiltere’ye göndeririz,onlar da bize gerçek gönderirler.Gerçek tohumları gönderirler.Biz,o gerçeklerden,kendimize göre gerçekler yetiştirmeye çalışırız.Son yıllarda,kuru üzüm ve incirin yanı sıra,köylü de göndermeye başlamışızdır.Bu köylüleri,önce şehirlerde biraz yetiştiririz;tam olgunlaşmadan(yol da bozulmasınlar diye)başka ülkelere göndeririz.Onlar da bize döviz gönderirler.Halk müziği göndeririz;şöför plağı gönderirler,aranjman gönderirler.Azgelişmiş ülke göndeririz;yardım gönderirler.Zelzele,toprak kayması,sel felâketi haberleri göndeririz;çadır ve heyet gönderirler.Asker göndeririz;teşekkür gönderirler.Binzorlukla yetiştirdiğimiz değerler göndeririz;dış ülkede çalışan yabancılar istatistiği gönderirler.Gerçek insanlarımızı göndeririz;bize ordan mektup gönderirler.”
Ancak;bizim bu coğrafya ile “gönül bağımız”var.Tıp kı Çanakkale gibi.Çünkü Çanakkale’nin “önsözü”Sarıkamış’tır.Onları asla unutmayacağız.Unutturmayacağız.
“Şu anda,sana güzel bir söz söyleyebilmek için,on bin kitap okumuş olmayı isterdim.”dedi:”Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek:seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.”