Ne diye başlayayım ki şimdi?
Üzgünüm. Başladığım zaman sayfa sayısı beni biraz tereddüte düşürmüştü-son zamanlarda daha kısa hikayelere alışmıştım- ama bir gün içinde tüm cümleleri yalayıp yuttuğumda aslında tereddüte hiç mahal olmadığını fark ettim.
Kitap çok eğlenceliydi. Yazarın düşünüş şekline çoğu yerde hayran kaldım. Öyle aşırı muhteşem bir konu akıl almaz olaylar yoktu ama sağlam espriler, saçma ama komik anlıklar vardı. Kaçırılış zamanları benim için kitabın nirvanasıydı diyebilirim zaten. O elli sayfa en çok eğlendiğim yerdi.
Açıkçası kitapta sevmeğim tek şey iki karakterin de aşırı zıtlaşmasıydı. Aşırı inadıydı. Tamam, okurken hoş ama ben biraz gerçekçi bir kişiliğe sahip olduğum için böylr şeyleri hemen es geçemiyorum. Normal hayatta böyle bir çiftin sağlam bi ilişki yürütmesi çok kolay değildir.
Ayrıca, baş komiserim, güvenmemek de nedir? Bence çok yanlış bir noktadan ilişkilerini test etti yazar, çünkü Engin'in söyledikleri yenilir yutulur gibi değildi. Olgun olmak kısmına çok takılınsa da kitapta bana en çok batan o değildi, güvenmediğini söylemesiydi. Güven olmadan bir evlilik yürümez ki. Beril güzel çektirse de bence unutamadı. Sadece yalan olmuşsun sözünü bile aylarca hatırlayan bir kadın, bunu asla unutamaz.
Sonu mutlu, çocuklu - çok hızlı ilerlediler gerçekten - ve güzel bitti. Şu arabanın camlarını kırıp tekerleklerini patlatmak için yanıp tutuşmuş olsam da kendisi hala sağlamdı. Yani 'mutlu ve arabalı' bitti.
Hem eğlenip hem de hüzünlenmek istiyorsanız bu kitap size göre!