Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mesut Emre ÇELENK

Mesut Emre ÇELENK
@mesutemre
Software Developer
Yıldız teknik üniversitesi
İstanbul
Erzurum, 1991
250 okur puanı
Nisan 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Nedir sözgelimi Ertuğrul'un damgası? Dikine iki ok arasında bir yaylı ok
Reklam
Harp esnasında iktisadi dalaverelerin yüzde doksanı Türk olmayanların eliyle yapılmıştır. Bir makaracı Yahudiyi zengin yapan ve onu bize kâh yapağı tüccarı, kâh ayakkabıcı, kâh kahve spekülatörü gösteren harbin bütün iktisadi pisliğini, bizim tarih romancıları, hep İttihat ve Terakki iaşecilerinin omuzlarına yüklediler. Ben bu insanlarla beraber çalışmadım ve hepsini gayet yakından bilirim. Ben bildiğim gibi, bir kısmı hayatta olan bu insanları Türkiye'de pek çok insan gayet yakından tanırlar. Bunların hepsi, harp esnasında yalnız, halkın iyiliği için çalışmış ve hepsi de harpten sakat olarak çıkmıştır. Bunların arasında o zaman en mühim bir rolü oynayıp da bilahare bir karısı ve üç çocuğu ile birlikte sofraya oturmuş olan bir insanı tanırım ki benden biraz yardım istemek için üç gün biraz fasulyeyi kaynatıp onunla dayanmayı tecrübe etmiştir
Sayfa 760Kitabı okudu
İttihat ve Terakki gazete sahifelerinde ve tefrika romancılarının elinde, paçavra haline getirilmiş olan talihsiz bir devirdi. Halbuki bu devir, ister muvaffak, ister gayri muvaffak, ister temiz, ister pis, bütün bir neslin, bilhassa Türk olan, Türklük yapan bir Türkün yükselmesi için çalışan bir Türk neslinin müşterek eseridir.
Sayfa 758Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kahramanca ölmesini bilen , başkalarını olduğu gibi, kendisini de ateşe atmaktan çekinmeyen Enver, hakikaten büyük bir enerji timsali idi.
Sayfa 753Kitabı okudu
Yeşil Türkistanlılar, Jön Türklerin Abdülhamid'e karşı duydukları kinden daha fazla bir kinle Hanlara ve Buhara emirine karşı düşman idiler. Sırf içtimai bir tekâmül mahsulü olan bu kin ile, onlar, Çarlığın sukutu ile beraber derhal emir ve hanların aleyhine geçmişlerdi. Artık bu mürteci, mutaassıp, ahlaksız, içtimaen ve tarihen çürümüş olan unsurun da Çarlıkla beraber ortadan kalkmasını istiyorlardı. Kerenski'nin hükümeti zamanında, Yeşil Türkistanlılar Kerenski'ye müracaat ederek bu hanlıkların ilgasını istediler. Sosyalist Kerenski bu fikri kabul edecekti; fakat Panslavist Milikuf buna şiddetle muhalefet etti. Çarlık gibi o da Türkistan'ın büsbütün çürümesini istiyor ve bunun yolunu hanlar sisteminin muhafazasında buluyordu. Balığın baştan koktuğunu bilenler, Türkistan'ı bu kokmuş baştan ayırmak istemiyorlardı.
Sayfa 745Kitabı okudu
Reklam
1917'de Çarlık yıkıldığı, ihtilal başladığı zaman bütün bu yıkılışın sebeplerini Azerbaycan'da olduğu gibi, Türkistan'da da halk Türkiye'ye ve Enver Paşa'ya atfediyordu. Enver Paşa, bunu İstanbul'da öğrenmiş olduğu gibi Berlin'de de bunu anlamış, Rusya'da da bunu görmüştü. İşte Enver Paşa, planlarını bu hesaplar üzerine kurmuştu.
Sayfa 745Kitabı okudu
Cemal Paşa'nın ölümüyle, İttihat ve Terakki-Sovyetler münasebetlerinin dostluk faslı artık tasfiye edilmiş bulunuyordu. İş, öteki meseleye, Enver Paşa'nın isyanı bahsine kalıyordu. Bolşevikler buna da fevkalade ehemmiyet veriyorlar, o zamanlar ellerinde bulunan vasıtaların darlığına rağmen Enver Paşa aleyhine gönderilmek üzere bir kuvvet hazırlıyorlardı.
Sayfa 740Kitabı okudu
Azerbaycan'ın komünistleşmesi pek çok münevverin ortadan kaybolmasına sebep olmuştu.
Sayfa 727Kitabı okudu
Azeri Türkü de, bütün medeniyetle fazla bozulmamış, temiz kalmış Türkler gibi mükrimdir. Yarın için yiyeceği olmayan bir Azeri bugünkü yiyeceğini misafiri ile taksim etmeyi bir vazife bilir. Hele bu misafir bir Türkiye Türkü, bir büyük ağabey olursa!
Sayfa 726Kitabı okudu
İttihat ve Terakki'nin Türkiye tarihinde yapmış olduğu en büyük şey : Vatan ve milliyet sevgisini herkese öğretmek ve insanlara feragat duygusunun lezzetini tattırmaktır.
Sayfa 678Kitabı okudu
Reklam
Milletin muayyen bir hedefe doğru götürülmesi işini, ilim ve felsefe adamları değil, gözlerinin önüne müspet bir hedef koyup, herkesi o hedefe doğru sürüklemesini bilen hareket dehaları yaparlar.
Sayfa 677Kitabı okudu
Milli Mücadele'nin davasını en ziyade kuvvetle ve Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında, onun müdafaa ettiği prensiplerin tam tahakkuku için siyasi bir siper vücuda getirmeye bütün samimiyet ve hararetleriyle çalışmış olan zümre arasında Meşrutiyet devrini İttihat ve Terakki camiası içinde geçirmiş olanlar ekseriyet teşkil ediyorlardı.
Sayfa 673Kitabı okudu
Ömründe deniz görmemiş ve Çankırı ile Kastamonu'dan öteye gitmemiş olan Ömer Ağa, Çandır köyünün çorak tarlalarında ağarmış sakalı ile, Anadolu Türkünün asırlar içinde olgunlaşmış şuurunun canlı bir timsali idi. Demek oluyor ki Süveyş kanalının inşası tarihinde henüz çocuk olan Ömer Ağa, kendilerinden evvelki ihtiyarlardan bir takım şeyler öğrenmiş ve Osmanlı Devleti'ni dört taraftan kuşatan hadiselerden onun kafasında münevver ve şuurlu bir tortu kalmıştı. Süveyş kanalının Anadolu'yu en can alıcı bir noktadan vurduğunu Ömer Ağa biliyordu. Bu kanal yokken şark ile garp arasındaki ticaret hareketinin büyük bir kısmı Anadolu yollarından geçer ve geçip giden ticaret malları Anadolu içindeki hesapsız, insanlara maişet vasıtası bırakırken Süveyş kanalı açıldıktan sonra Anadolu'nun birkaç tarafından muhtelif istikametlere geçip giden yollar, suyu çekilmiş ve kurumuş derelere dönmüştü. Bu, Anadolu'nun anahtarının İngilizlere verilmesi demek değildi de, ne idi?
Sayfa 657Kitabı okudu
Kastamonu muhiti, Milli Mücadele dâvasını en iyi ve en sıkı tutan Anadolu parçalarından biri olmuştur. Biz buralardan geçerken manen kuvvetleniyorduk. Yeni bir âleme, yeni bir dünyaya ve yeni bir hayata çıkmış olduğumuzu hissetmemek kabil değildi. İstanbul'un saray, Babıâli, türlü türlü ihtiraslar elinde zebun fırkacılık muhitlerinin pis ve fasit havasına mukabil, Anadolu'nun basit ruhlu, fakat Türk duygulu ve Türk kokulu havası, bize ümit ve inşirah veriyordu.
Sayfa 648Kitabı okudu
Ve, gene sonradan anladım ki İstanbul'un Osmanlı kültürü, ilk teşekkül asırlarında, ekseriyetle Türkün eseri değil, soyadlarını unutmak ve gizlemek mecburiyetinde kalıp Hasan, Hüseyin, Ayşe, Fatma gibi alelade isimlerle ve "Osmanlı" unvanıyla yalnız siyasi bir milliyet taşıyan Müslümanların, padişah ve halife kullarının eseri olmuştur. Bunlar da ekseriyetle Türke yabancı olan insanlardı; bunlar ve bunların nesilleri de, yarattıkları kültür de, tıpkı memleketimizi tanımadıklarından şikâyet ettiğimiz Avrupalılar gibi, Türkiye'yi ve Türkü tanımıyorlardı.
Sayfa 643Kitabı okudu
1.563 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.