Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mihroş

Mihroş
@mihrosisback
Öyleyse her kılığa girmesi, her şeyi ustaca taklit etmesini bilen bir adam, bizim topluma gelip de şiirlerini halkın önünde söylemek isterse, bu kutsal, bu eşsiz, bu tadına doyulmaz şairin önünde saygıyla eğilir ve deriz ki: Bizim ülkemizde senin cinsinden insanlar yok, olması da yasak. Böylece başına kokular sürer, çelenkler takar, onu başka ülkeye yollarız.
Sayfa 59 - MetisKitabı okudu
Reklam
Cennet’in hayatlarını iyilik yapmaya adamışların yeri olduğunu sanırdım, ama öyle değilmiş. Tanrı böyle bir karar vermeyecek kadar merhametli ve müşfik. Cennet dünyada gerçekten mutlu olamayanların yeri. Bana buraya kendilerini öldürerek gelenlerin hayatlarını tekrar yaşamaları için dünyaya geri gönderildiklerini söylediler, çünkü ilk seferinden hoşnut kalmamaları ikinci seferinde uyum sağlayamayacakları anlamına gelmiyor. Ama gerçekten uyum sağlayamayanların sonunda geldikleri yer burası. Hepsi değişik yollardan gelmişler Cennet’e.
Yapacak bir şey yoktu. Akakiy Akakiyeviç önemli kişiye gitmeye karar verdi. Önemli kişinin görevi nedir bugüne kadar bilen çıkmadı. Şunu belirtmek gerekir, önemli kişi bu yakınlarda önemli kişi olmuştu, daha önce ise önemsiz bir kişiydi. Aslında bulunduğu yer, şu anda daha önemli başka kişilerle karşılaştırıldığında pek önemli sayılmazdı. Ama başkalarının gözünde önemsiz olanı önemli sayan insanlar her zaman bulunur. Bununla birlikte kendisi de birçok başka yola başvurarak önemini artırmaya gayret ederdi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben o zamanlar bu öfkeyi ve yoksulluğumu bilmiyordum. Parasız yatılı sınavına giderken, tanrıya dua ediyordum. Ne sandınız , o zaman Tanrı vardı. Onunla aramıza dünya girmemişti... İlkokulu bitirmiştim. Ellerimde zafiyet bezeleri... Sınavı kazanmalıydım. Hiç yolu yoktu başka okumanın. Kazanmana bu kadar sevinme, dedi babalığım. Kalırsan paraları ben ödeyeceğim. O yıl çok yağışlı oldu, güneş solmuş, uzaklaşmıştı. Ben okula gitmiyordum. Tanrı da pek ortalarda yoktu gündüzleri. Geceleri geliyordu, ölümü istiyordum tanrıdan. Ölünce, babalığım, donup kalıyordu. Ama her şeyi görüyordum ölünce. Duru mutlu bir ölümdü bu. Yapılan haksızlığa daha iyi bir karşılık bulamıyordum.
Çok acı çeken biri vardı, şehrin tüm pazartesileri ona kapalıydı ve diğer günleri de. Günlerdir yıkanmamış bulaşıkları görmeliyim, kendimi görmeliyim, suskuyu bekliyorum, ona hazırım. Okul şarkıları getirin, çocukların ilk saçlarını, kedileri, yoluk köpekleri. Susuuuuuuuuuun. Nedir bu susan? Susku dolu bir evrene susku dolu bir savaş. İlkyazları odaya koyun, ölüm onlarla barınamaz gider. Ölüme inanmıyoruz ki, ondan korkalım efendim. Ama bir korktuğumuz olmalı; ihtiyarlıktan, çirkinleşmekten korkuyoruz. Aklı savunuyoruz, ama güzellikten yanayız. Bize uslu olmayı öğrettiler başta...