Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Okan

Ben doğrusu bir şeylerin değişebileceğine inanmıyorum. Çünkü değişmesi gereken şeyler, artık değişemeyecek kadar uzun bir zamandır sürüp gidiyor.
Reklam
Son iki aydır içimde hissettiğim, yaşama yeni bir yön verme dürtüsü giderek güçleniyor. Bir şeyleri değiştirme arzusu, karşı konulmaz bir baskıya dönüşüyor çünkü neyi, nasıl değiştirmem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Snellman'in piskopos konseyine konuşması
Halk hiç kimseye, hiçbir şeye saygı duymuyor. Halk hiç kimseye güvenmiyor. Her şeye ve herkese kuşkuyla bakıyor. Burada dine yer var mı? O zaman hangi dinden bahsedebiliriz?
Halkı unutmayın. Hepiniz halkın arasından çıktınız. Peki hangisini tercih ediyorsunuz şimdi? Eğitimsiz kardeşlerinizden kaçmayı mı, yoksa insanların yaşamlarını daha iyi hale getirmeyi mi? Kitlelerin kültürel uyanışı için ne yapıyorsunuz?
Reklam
Platon'dan esinlenen Descartes'ın çok iyi ifade ettiği gibi, aşkta "insan derhal sevdiğiyle birleşmiş hisseder kendini, öyle ki bir bütün hayal edip onun bir parçası olduğunu, sevilen şeyin de öbür parçayı oluşturduğunu kurar". ...hatta "tercihini kendinden değil sevilen şeyden yana öyle bir kullanır ki, onu korumak için ölümü bile göze alır".
Eckhart için
aşk bir istek ve bir eylemdir. Sevmek, bir şeyi istemektir.
"Ah! Gerçek aşkı yaşamak için bu kadar geç kalmışken ve kalbim ve duygularımla ona gecikmiş borcumu öderken bu haldeysem, karşılıksız bir aşk bile benzeri taşkınlıklar esinleyebiliyorsa eğer, bizi seven bir aşk nesnesinin yanında hissedebileceğimiz taşkınlıklar nasıl olurdu acaba?" (Rousseau~İtiraflar)
Rousseau'ya göre
Aşk bulaşıcıdır, bunun nedeni de hiçbir biçimde zorlamasız gerçekleşmemesi, derin benlikten kaynaklanmaması ya da bunlara çok ender rastlanmasıdır.
Molière'in Don Juan'ı "soylu bir beyefendidir, şeytani bir adamdır", yalnızca ahlaki değer konusunda değil (bir liberten) dinsel anlamda da (tanrıtanımaz ya da hür düşünceli) "inançsızdır". Olası en büyük ihtiyat ve ustalıkla hileye başvurmak, kendi kendiyle çelişmek, işine geldiğinde aldatmak ve eline fırsat geçtiği anda bütün kadınları baştan çıkarmak dışında "hiçbir ilkesi" yoktur. Girişimlerini yönlendirebilecek ve aslında rahatsızlık duyduğu bütün ahlak kurallarını, örneğin istikrar ve sadakat gibi değerleri hiçe sayar. Genelde "ahlaksız" denen tipin en iyi örneğidir: Saygı gösterdiği tek yasa özgürlük ve kadınları baştan çıkarma konusundaki sayısız başarılarını bitimsiz ve duraksızca birbirine ekleyip sefahat peşinde koşmaktır.
Reklam
Kalbin, aklın bilmediği kendine özgü nedenleri vardır.
... dağılmış düşüncelerini toplayamayacak kadar dalgın ve perişandı.
Hayatta birçok şey bizden kaçmaktadır. Gölgeler aydınlığı kovalar. İnsan bakar. Koşar ardından durmak ister. El uzatır. Lakin geçenleri yakalayamaz. Her olay bir yol kavşağı gibidir. Birden insan kendisini yaşlanmış bulur. Her yer kararmıştır.
Yüzünü elleri arasına alarak: "Ben bir canavarım" diye söylendi. ... Yıllar yılı, çektiği acılar onun kalbini katılaştırmıştı. Akıttığı bu gözyaşlarıyla sanki tüm günahlarından arınmış gibi hissetti.
Sayfa 41 - Jean Valjean
Güzel soru
Kim kimi, kim neyi sever, sevenin doğası nedir, seven (philei) sevilende (philos) neyi arar, kendi benzerini mi, farklı olanı mı, bir yoksunluk mu harekete geçirmiştir onu, yoksa nesnesi sonradan belirlenecek bir arayış içine mi girmiştir?
50 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.