𝐡𝐚𝐤𝐢𝐦 𝐲𝐚𝐬̧𝐥ı 𝐜̧𝐢𝐟𝐭𝐞 𝐬𝐨𝐫𝐦𝐮𝐬̧:
'bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?'
𝐲𝐚𝐬̧𝐥ı 𝐤𝐚𝐝ı𝐧 𝐜𝐞𝐯𝐚𝐩𝐥𝐚𝐦ı𝐬̧:
'hakim bey bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. eşim bana bir mine çiçeği hediye getirdi, bende çiçekleri çok severim. çiçek çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında çiçeğin
Açıkçası uzun süredir Türk bir yazar okumuyordum. Uzun süre sonra kendi içime, kendi toplumumuza geri dönmek, hep içimde kalan unuttuğum küflenmiş bir şeyleri yeniden gün yüzüne çıkartmak, solmak üzere olan bir çiçeği yeniden sulamak gibiydi. Beni hem korkuttu, hem de derinden sarstı. Ve toplumun cinli, perili, hocalı gerçeklerini bir kere daha hatırlattı. Yanlı bir bakış açısı olduğunu düşünsem de (bazı dini görüşlere karşı gibi), üslubu ve anlatılanları çok beğendim. Kimlik çatışmaları, gerçeklerin reddedilmesi gibi bir çok psikolojik soruna da hikayesel bir dille değinilmiş. Başarılı buldum ve bir solukta da bitirdim zaten.
Hakim yaşlı çifte sormuş:
"Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?"
Yaşlı kadın cevaplamış:
"Hakim Bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim, çiçek çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp da çiçeği sulamadı. Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim."
Hakim kadına hak vermiş, ama adettendir diye bir de adama sormuş
"Senin söyleyecek bir şeyin var mı?"
Yaşlı adam cevaplamış:
"Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda, gidip çi-çeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm."
Hakim yaşlı çifte sormuş:
Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?
Yaşlı kadın cevaplamış: Hakim Bey bir ay öncesine kadar aklımda böyle bişey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi, ben de çiçekleri çok severim. Çiçek çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında çiçeğin öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün farkettim ki kocam bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp da çiçeği sulamadı. Bunu üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamama gerektiğine kara verdim. Hakim kadına hak vermiş ama adettendir diye
adama sormuş:
Senin söyleyecek bir şeyin var mı?
Yaşlı adam cevaplamış:
Eşimin anlattığı herşey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir, ama eşim bunu yapmadığı için ben de bu yalanı buldum.Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldım. O her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı bahşeden, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya seyrederdim..
Hakim çifti boşamamış..
Ez ji vê Bê Bava Sîya Te Diqeherim Wexta Kû bi tere Dimeşe
Çima Ne Ezim.
Ez ji sîya te bêhtir Dişibim te Û ne Çahwê wî hene kû li Bejn u Bala te Binhêre Û ne jî Ziman
Sebeb Çîye Tû bi Xwe'ra Digerînî hiiiiiii...
Belkîm Tû bê je min tû nexweşî, Raste, Tû neba Ez ne nexweş bûm Û min zikreşî neda Sîya tû kesî
Helbet ezê Textorek bûma Ji yekî
GEREKLİYDİ SADECE
Ve orda her şey bana
Buğday tarlası gibi
Göründü bu dünyada
Tatlılık dolu bahçe
Otlar içinde birden
Sürer mine çiçeği
Ve benim ölmüş kalbim
Doğar hoş kokusunda
birkitapkahvehuzur
#okudumbitti
Elif Pınar Acar
Cam Kale
Herkese merhaba kitap dostları sizlere canım Elif'in üçüncü kitabı olan polisiye gerilim türünde yazılmış harika bir kitabın yorumu ile geldim bugün son kitabı ile kalbimi fethetti resmen
Vera Ankara'ya Karayel lisesine tayin olmuş çiçeği burnunda bir edebiyat öğretmenidir. O okulda göreve başlamadan önce Feray adlı kız kaybolmuş sonra da ondan bir alt sınıfta olan Mine de kaybolmuştur... Bunları öğrenen Vera bu duruma çok üzülür ve sınıftan Soydan adlı gencin polis olan babası ile birlikte okuldakileri takibe almıştır... Ve sonra Oya adlı bir kızında kaçırılması ile işler iyice sarpa sarar Koray komiser ve ekibi aylardır kayıp kızları ararken acaba kim neden bu kızları kaçırmıştır? Onları bulabilecekler mi? Vera ve Koray arasında bir yakınlık doğarken neler olacak? Finalde kesinlikle şok oldum Hepsi ve daha fazlası kitapta kesinlikle tavsiyemdir kitapla kalın hoşçakalın dostlar
Şubat gibiyim,
Kırık, dökük, eksik,
Canım, malım,
Altında enkazın,
Neyimi aldın!
Mayıs, Haziran gelir,
Açar yine menekşe,
Kırmızı, mor, pembe mine,
Unutma beni,
Unutma yakışıklı şövalye,
Çiçeğimi kopardın!
Şubat gibiyim,
Herkesten az, herkesten kısa,
bir iris çiçeği,
Sığ kökleri yer, fay altında,
Renk renk dev zinyalar,
Sana küçücükte olsa
Ahım kaldı!
Erbil
x.com/erbilerden/stat...