EFKARLARIMA SARAYIM SENİ BAHAR DİYE !
Ela gözlerine bakarken titrer serçe yüreğim Doyumsuz endamın yakar yalnızlığımı Sevgin damla damla iner gönlüme Avare hiçliğim gecelerin koynunda öksüz kalır Gözlerimdeki hayalinle yudumlarım aşkı Menekşe dudakların kıpır kıpır gezinir tenimde Dolunay gülüşlerin zıpkın gibi saplanır arzularıma Papatyalar sersem nazlıca yürüdüğün yollara Dokunsam saçlarının isyankar savruluşlarına Özlemle dokunsam teninin her zerresine Bahar çiçekleri gibi açsan gönlümün dallarında Uçsuz bucaksız vadilerden kopup gelsen llık ılık meltemlerin esse bağrıma Efkarlara sarıp seni diyarlar ötesine gitsem aşkla Zarif şıklığın deli ediyor mor tebessümlerinde beni Çılgınca dağlara vurasım gelir kendimi Ceylan gözlerinde cenneti yaşarım gecelerde Denizlerin dalgasında yakamoz öpüşlerin Tut ellerimden götür beni sevdanın korlarına Lime lime doğra geçmişin acılarını kılıcınla Tüm mevsimleri donat misk-i amber kokularınla. Zafer DİRENİŞ
Yine ol şâh-ı cihân ebrûlarına çîn salup .. Geldi gönlüm mülkini yıkdı yeni âyîn salup .. Saldı zülfin kim şikest ide dil ü cân leşkerin .. Ehl-i İslâm üstine n'iderdi bir bî-dîn salup .. Din kebûter gönlümi almağa zülfin salmasun .. Mürg-ı dest-âmûzdur ana n'ider şâhîn salup .. Zülf ü hattından su'âl itdüm didi kim şâh-ı Çîn
Reklam
Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda Kuran'ın ışığıyla gördüm ki, yol bir bataklığa girdi. Pis ve kokuşmuş çamur içinde insanlık düşe kalka gidiyor. Bir kısmı selametli bir yolda gider. Bir kısmı mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı araçlara tutunmuş. Çoğunluğu karanlıkta gidiyor. Sarhoşluk nedeniyle çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor, düşe kalka gider, ta boğulur. Bir kısmı ise bataklığı anlar, pis olduğunu hisseder fakat mütehayyirdir, selametli yolu göremiyor ... "
BediüzzamanKitabı okudu
Amber-i Çin Camii
Kırım’da zengin bir tüccar cami yaptırmaya başlar. Binlerce kişi toplanır, yardım eder. O sırada inşaatın yanından bir ticaret kervanı geçer. Kervan on katar deve, misk ve amber yüklüdür. Kervan sahibi selam vermez. – Ey kervan sahibi, nereden gelip nereye gidersiniz? Yükünüz nedir? Diye sorarlar. Ama kervan sahibi oralı değildir. Kasıla kasıla geçer gider. Cami yaptıran tüccar kızar. Adamlarıyla kervanı çevirir. Adamları, develerin üzerindeki bütün yükü indirirler. Yükte ne kadar misk ve amber varsa, sahibinin gözünün önünde, hepsini çamura katarlar. İnşaatın harcını, su ile değil de misk ve amberle kararlar. Kervancı ne yapacağını bilemez. Hayret içinde oradan oraya koşuşturmaya başlar. Konuşur ama kimseye dinletemez. Tüccar onu alıp evine götürür. Büyük bir ziyafet verir. Yemekten sonra develerine altın yükleyip: – Var şimdi git can kardeşim. Ama selamı unutma! Der. Kendini de bir şey sanma. Cami tamamlanır, ismini Amber-i Çin Camii koyarlar. Ne zaman ki yağmur yağsa, cami duvarları pek güzel kokar. Hatta ben, denemek için toprağından bir parça alıp ateşe koydum, hakikaten amber koktu
Nefsin Varlık Hikmeti, Osman Nuri Topbaş (Uzun Ama Sabırla Okuyalım)
Bir zaferin şerefi, ona ulaşmak için katlanılan güçlükler ve bediî heyecanlar neticesindedir. Adem’in, bilinen zelleyi -yani gayr-i iradi hatayı- irtikab etmesi, onun Cennetten Dünya’ya gönderilmesine sebep olmuştur. Bu yeni mekânda neslinin çoğalıp bir imtihana tabi tutularak, bir kısmının ancak hak kazanma neticesinde tekrar Cennete
Kestane kokusunun yanında yeni doğmuş bebek kokusunun adı geçmez. İzgaradan söz etmiyorum. İlk aşamadaki parfümlü kokudan. Misk-i amber kokuyu alsa iç geçirir.
Reklam
Yine Abdülmelik bin Mervan'ın emri ile her gün 52 kişi Kubbetüssahra'nın güzel kokması için uğraşmaktaymış. Bu kişiler sabah önce Abdülmelik Hamamı'na gider, tertemiz yıkanır, ardından kıyafetlerini değiştirip misk, amber ve gül sularıyla bütün binayı yıkar ve ovalarmış. O gün bir kişi kısa bir süreliğine bile olsa Kubbetüssahra'ya uğrasa gün boyu gezdiği ortamda insanlar o kişinin o gün Kubbetüssahra'ya uğradığını, üzerine sinen kokudan anlarmış.
253 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.