Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza Dişiaçık

Beyza Dişiaçık
@mochroi
1 Kasım
11 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
"Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı, derdi dedem. Bir çocuk,bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey , öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil , dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi. Sadece çim biçen adamla bahçıvan arasındaki fark dokunuştadır, derdi. Çimleri biçen adam orada hiç olmamış gibidir; bahçıvansa bir ömür boyu orada olacak.
Reklam
Kaçıp gitmek istediğiniz yerin kaçtığınız yerle aynı olduğunu görmek tam bir aydınlanmaydı. Hapishanenin bir yer değil, bakış açımız olduğunu anlamak.
"Bugünden önce sayısız kereler öldün, evet. Araba kazasında, aşırı dozda uyuşturucudan, suda boğularak, besin zehirlenmesinden, elma yerken boğularak, kurabiye yerken boğularak, vegan sosisli sandviç yerken boğularak, vegan olmayan sosisli yerken boğularak, yakalayabileceğin ya da kapabileceğin her çeşit hastalıktan... Aklına gelebilecek bütün zamanlarda, ölebileceğin her şekilde öldün.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
'"Bizi yaratan şey baskıdır ama. İlk başta kömürsündür, basınç sayesinde elmas olursun." Nora, Neil' in elmas hakkındaki yanlışını düzeltmedi. Kömürün de, elmasın da karbon olduğunu ama kömürün hiçbir basınç altında elmasa dönüşemeyecek kadar katışıklı bir karbon olduğunu söylemedi. Bilimsel olarak, kömürseniz kömür kalırdınız. Belki de hayattan alınması gereken esas ders buydu.
Hep benimle kalsın istiyorum. Ama biraz büyüyünce uçmak istermiş. "'O zaman beni bırakıp gider mi?" diye sordum. Uçma zamanı gelince gitmesi gerekirmiş. Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar, İnci? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?
Reklam
Gardiyanlar avlu merdivenlerini çıkıp idareye giden dış kapıyı da kapatırlar. Akşamı götürürler anahtarlarıyla birlikte. Yıldızları da…
"Sen niye buradasın?" diye sordum Nevin'e O da halkını sevdiği için buradaymış. Ben büyüyünce halkımı hiç sevmeyeceğim. Halkını sevenler hep kafese giriyor. ……. Sevim, "Benim elim uğurludur, ben yazayım," dedi. Kızlar çok güldüler. Sevim yazdığı bir şiir yüzünden gelmiş buraya. Hem de çok güzel şiir okuyor. “İyi yazmadın diye mi geldin?" diye sordum. “Yok," dedi, "iyi yazdım diye." İyi yazmışsa Sevim niye gelmiş İnci?
ama
Burnun büyüdü mü İnci? Hani Pinokyo'nunki gibi…Sen anlatmıştın, Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun büyür demiştin bana. Sen de yalan söyledin! "'Seni bırakıp gitmem. Gidersem seni de götürmeye çalışırım." Hatırlıyor musun, böyle söz vermiştin. Ama "Hoşça kal.” bile demeden gitmişsin. Ben uyurken.
“Söyle bakalım, sen de bütüyünce anan gibi orospu mu olacaksın?” derdi. Gülüşündeki kötülükten anlardım ki, anam gibi orospu olayım istiyor. Ama beni babanne mahvetmedi. Beni ben mahvettim. Ya da beni hayat mahvetti. Ya da babam, annem, babaanne, Süleyman Amca, herkes. Beni kimin mahvettiğini bilmiyorum. Sadece mahvolduğumu biliyorum.
“Sevginin kesintisiz bir şey olduğuna inanmıyordum. Sevgi doğuyordu. Sonra bir gün ölüyordu. Ölünce hiç doğmamış gibi oluyordu.”
Reklam
“Saplantıların acıları, burada da sürüyor. Uyandığım an başlayan, uykunun derinliklerinde ancak biraz azalan acı. Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. Onlar şakacı, özgür “beni” arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor.”
“Geniş bir bulvarda oturabilme tutkum var. Evimizin önünde yol olmayışı beni üzüyor. Bulvarlarda oturabilenleri kıskanıyorum. Şimdilerde kimseyi ve hiçbir bulvarı, hiçbir evi kıskanmıyorum. Her yerde kalabilirim. Ama o bizim, önünü gecekonduların kapattığı evimizde bir gece bile oturamam. Hiç düşündünüz mü? Ölen bir insanı gerçekten bir kez daha görebilir misiniz? Ölen bir okula gidebilir misiniz? Ölen bir evde uyuyabilir misiniz? O yıllar öldü. O yılları bize öldürecek biçimde yaşattılar.”
“Babam ikimize incir sunuyor: –Bu kadar güzel yemişler varken, insan nasıl ölmeyi düşünür? diyor. ( Sözlerindeki gerçekliği bugün bile anlayıp anlamadığımı bilemiyorum.)”
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.