Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zaman zaman basın yayın organlarında ve halk arasında Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin ömrünün 100 yıl olduğuna dair söylentiler ve değişiklik iddiaları gündeme gelmektedir. Kaynağı belirsiz bu söylenti ve iddiaların doğruluk payları Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin 28. ve 29. maddeleri incelendiğinde tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulacaktır. 28. maddeye göre Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin süresi yürürlüğe giriş tarihinden başlamak kaydıyla 20 yıldır. Sözü edilen 20 yıllık sürenin bitiminden iki yıl önce hiç bir devlet bu sözleşmeyi sona erdirme ön-bildirimi vermemişse bu sözleşme bir sona erdirme ön-bildiriminin gönderilmesinden başlayarak iki yıl geçinceye kadar yürürlükte kalacaktır. Ön-bildirimde bulunulması hâlinde Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin tarafları düzenlenecek bir konferansa katılarak yeni rejimi tespit edeceklerdir. Dolayısıyla Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin süresi herhangi bir sona erdirme ön-bildirimi yapılmadığı için 1956 yılında dolmuştur. Bu çalışmayı yaptığımız 2014 yılına kadar da herhangi bir sona erdirme ön-bildirimi yapılmadığı için Montreux Boğazlar Sözleşmesi hâlihazırda yürürlüktedir. Bugün ya da gelecekte taraf devletlerden birinin sona erdirme ön-bildiriminde bulunması hâlinde Montreux Boğazlar Sözleşmesi iki yıl daha yürürlükte kalacak, bu esnada taraf devletler bir konferans düzenleyerek yeni rejimi belirleyeceklerdir. Türk Dış Politikası, Auzef
İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, Mihver Kuvvetlerinin bazı savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesine müsaade etmişti. Bu gemiler “ticaret gemisi” adı altıyla geçmiş olsalar da, bu durum 1936 Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin açık ihlali anlamına geliyordu. Savaştan sonra Sovyetler Birliği Türk Hükûmetini Mihver savaş gemileri Seefalke (Temmuz 1941'de geçmiştir) ve Tarvisio'nun (Ağustos 1941'de geçmiştir) Boğazlardan geçmesi nedeniyle Montreux Sözleşmesi'ni ihlal etmekle suçlayacaktı (Bkz: Sovyetler Birliği'nin Türkiye ye verdiği 8 Ağustos 1946 tarihli nota). Türkiye Mihver tankeri Tarvisio'nun Boğazlardan geçtiğini kabul etmekle birlikte bu durumun bir “iyi niyeti suistimal” olduğunu, çünkü Türkiye'nin İtalya'ya gemilerin akıbetini sorduğunu, ancak bunların “ticarî gemiler” oldukları cevabını aldığını ifade etmiştir.
Reklam
1944 te Boğazlar Konusuna Dair ...
1944'te gerçekleşen Moskova Konferansı'nda Stalin, Montreux Sözleşmesi'nin "uygunsuz" ve Rusya'yı hedef alan bir "ok" olduğunu iddia etmiş ve Türkiye'nin Rus ticaretine sekte vurmasına izin veremeyeceğini belirtmişti. Dışişleri Bakanlığı ve Eden'in tavsiyelerine rağmen Churchill, ingiltere'nin Sovyet savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine karşı çıkmayacağını ve sözleşmenin artık "kabul olunmaz" ve "modası geçmiş" olduğunu söylemişti.
Sayfa 99 - MOZAİK YAYIMLARI
Sovyet Taleplerinden Vazgecilmesi /Stalinin Vefatı /1953
Stalin'in vefatından kısa bir süre sonra Mayıs 1953'te, Sovyet Hükümeti Kars ve Ardahan üzerindeki taleplerinden vazgeçtiklerini ve "Türk topraklan üzerinde herhangi bir iddiaları bulunmadığını" duyurdu (aslında bu iddialarından boğazlar rejiminde bir değişiklik yapılması için vazgeçip geçmediği beli değildi). Menderes Hükümeti bunu memnuniyetle karşıladı ama uzatılan zeytin dalını almaya teşebbüs etmedi. 1956 yılında Montreux Sözleşmesi'nin süresi sona erdiğinde, akit taraflardan hiçbiri feshi veya değişikliği için başvuruda bulunmadığı için anlaşmanın kendiliğinden yenileneceği düşünülüyordu. Türkiye'nin ekonomik sıkıntılar içine girdiği 1958 yılı başlarında Moskova'ya ekonomik yardım amacıyla bir delegasyon gönderilmiş ama bir sonuç alınamamıştı. Türkiye'yi bu zor durumdan IMF paketi kurtarmıştı. 1960 yılının başında Türk tutumundaki bir başka değişiklik, Menderes'le Kruşçev'in birbirlerine resmi ziyaretlerde bulunacaklarını açıklamasıydı. Ama Menderes Hükümeti bunlar yapılamadan, 27 Mayıs 1960 hükümet darbesiyle devrilmişti. Kruşçev, 28 Haziran 1960'da Orgeneral Cemal Gürsel'e, Türkiye'nin tarafsızlık yoluna girmesi gerektiğini ve iki tarafın ortak konuları görüşmek üzere bir araya gelmeleri gerektiğini bildiren bir mektup yazmıştı. Bu, Sovyet politikasındaki bir değişikliğe işaret ediyordu; Sovyetler Türkiye'yi bir uydu haline getirmekten vazgeçmişlerdi ve tarafsız kalmasını talep ediyorlardı. Fakat, Türkiye'deki rejim değişikliğinin batıya olan bağlılığına bir zarar vermediğini ispat etmek isteyen Gürsel, yanıt veremedi•
Sayfa 123 - MOZAİK YAYINLARI
Montreux Boğazlar Sözleşmesi'ne karşı çıkan tek ülke Sovyetler Birliği oldu.
İtalya'nın savaşa girmesi, Müttefiklerle imzaladığı anlaşma gereği, Türkiye'nin de savaşa dâhil olmasını gerektirmektedir. Yine de Türkiye, bu anlaşmaya ait “2 numaralı ek protokol"e dayanarak savaş sırasında tarafsız kalmayı başaracaktır.Bu protokol, bilhassa motorlu nakliyat vasıtaları olmak üzere, savaşa girmek için gerekli silâh ve
Reklam
Mavi Vatan mücadelesi gerçekte, 1 Eylül 1922 sabahı Atatürk'ün ordularına verdiği "İlk hedef Akdeniz'dir" emri ile başlamıştır. Bu emir, jeopolitik perspektifte İnebahtı sonrası 350 yıl denizlerden uzak kalmış Türk milletini yeniden denizle buluşturma emridir. Devletin sürekliliği içinde hâlen devam etmektedir. 1936 Montreux Sözleşmesi ile Boğazlar'ın tam egemenliğinin geri alınması; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; 1975 sonrası Ege'de ve 2002 sonrası Akdeniz'de uygulanan ganbot diplomasisi uygulamaları bu sürecin parçalarıdır. Mavi Vatan'ın kavram ve doktrin olarak ortaya çıktığı dönem, 2004 yılından sonra hegemonyanın Kıbrıs'ta Annan Planı'nı devreye soktuğu; Güney Kıbrıs'ın Seville Haritası üzerinden MEB ilan ettiği; NATO'nun Akdeniz'deki Etkin Çaba Harekâtı'nı Karadeniz'e genişletme kararını verdiği bir dönemdir. Mavi Vatan, bu kuşatmaya karşı bir manifestodur.
23 öğeden 16 ile 23 arasındakiler gösteriliyor.