Kadın ölmüştü.
Ve erkek bunu hissetti.
O zaman deli gibi viyolonsele sarılarak çalmaya başladı. “Sonbahar Şarkısı”nı ona duyurmak istiyordu.
Dikkatle baktı, kadının gözleri açılacak mı diye baktı. Hayır, açılmıyordu.
Sevgilisinin son isteğini yerine getirememekten doğan bir yeisle yayına daha şiddetle bastı ve parmakları daha içten oynadı. Onun kulübenin civarından uzaklaşmadığını zannettiği ruhuna bu sesi yetiştirebilmek için hırsla çalıyordu.
Gözleri yatakta gülümseyerek yatan ölüye dikilmişti. “İşitmiyor musun, bak, ne kadar aşkla çalıyorum, ne kadar güzel çalıyorum, işitmiyor musun?” demek istiyordu...