Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Miss Eden

Her zaman beklenmedik olayların en kötüsüyle karşılaşmak korkusuyla yaşadığımdan; her koşulda, daha önce davranmayı denedim: Tam ortaya çıkmadan kendimi felaketin içine atarak.
Reklam
Kendimizi herkesten üstün tutmamız boşunadır. Yine de dü­şündüğümüzde çok nefret ederiz birbirimizden. Bir bilgenin bi­ze öyle garip görünmesinin nedeni, bütün insanlar gibi bizzat kendisini beslemek zorunda olan o insanın nefrete bulaşmamış gibi görünmesidir.
Acılarımızı birine ancak acı çektirmek için itiraf ederiz, on­lara katlansın diye. Eğer onu kendimize bağlamak istersek ona sadece soyut acılarımızı söyleriz, bizi seven herkesin içtenlikle benimsediği acıları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir uykusuzun, her gün çarmıha gerilmesinin yanında, İsa'nın bir kerecik çarmıha gerilmesi nedir ki?
Cennet dayanılır gibi değildi, yoksa ilk insan kendini ona alıştırmış olurdu. Bu dünya da ondan aşağı kalmaz, çünkü bura­da cenneti özlüyoruz ya da ondan başka bir şey umuyoruz. Ne yapmalı peki, nereye gitmeli? Hiçbir şey yapmayalım, hiçbir ye­re gitmeyelim. Hepsi bu kadar basit.
Reklam
Nerede duyumlarım? Yitip gittiler ... ben olarak. Ve bu ben, uçup giden bu duyumların toplamı değil de ne?
Herkes gibi davranıyorum, hatta en çok tiksindiğim insanlar gibi. Ancak, iyi ya da kötü, yaptığım her eylemi içim yanarak te­lafi etmeye çalışıyorum.
Ölümün bizim için ilginç bir yanı kalmadığında ve ondan hiçbir şey elde edilemeyeceğini düşündüğümüzde, doğuma geri çekilir, dipsiz bir kuyuya haykırmaya başlarız.
Uzun yıllardan sonra birini ilk kez gördüğümüzde, saatlerce hiç konuşmadan karşılıklı oturmak gerekecektir: Acı sessizliğin gölgesinde kendi tadını çıkarabilsin diye ...
Bir düşünce, bir varlık, insan biçimine bürünen ne olursa ol­sun, yitirir kendini biçimini, tuhaf bir şeye dönüşür. Ulaşılan en son noktanın yoksunluğudur bu. Mümkün olanın yakasını asla bırakmamak, geçici sonsuzlukta yangelip yatmamak ve doğmuş olduğunu asla unutmamak gerek.
Reklam
Özgür olmayı, çılgıncasına özgür olmayı sevecektim. Bir ölü-doğmuş gibi özgür!
İşlerin iyi gitmediği ve çaresizlikten beynimin çırpındığı her durumda, dayanılmaz bir haykırmak arzusuyla çılgına döndüm. Hangi basit felaketlerin reformcuları, yalvaçları ve kurtarıcıları ortaya çıkardıklarını sezdiğim zamandır bu.
Çocukluktan beri; her kaynaktan, her eylem ve olaydan ba­ğımsız saatlerin akışını, ait olmadığı zamandan çözülüşünü, özerk varoluşunu, farklı konumunu, egemenliğini ve baskısını duyardım. Kendine özgü işlevinin gereğini yerine getirmeye di­renen anlardan kaçacak durumda değildim artık. Boş evrenin karşısında, ilk kez o öğle sonrasının elimizden yitip gittiğini apaçık hatırlıyorum. Zaman benim harcadığım anları varlıktan söküp alıyordu.
Altmışıma kadar bildiğim şeyler yirmisinde öğrendiğim şey­lerdi. Bir ömrün, bir arayışın boşuna geçen kırk yılı
Kendi derinliğinde Tanrı kadar çırılçıplak, zavallı olmaya can atmak!
3.924 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.