Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Merve

Merve
@mrvyildirim
Hemşire
Lisans
23 okur puanı
Temmuz 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ruh devingenidir insan; kimi mutluluğu bir odaya kapanmakta, kimi canını kırlara atmakta bulur. Mutluluğu dağlara tırmanmakta, denizde açılmakta bulanlar da var.
Reklam
"Daima son bir af vardı. Padişah aslında zalim bir adam değildi ve idam edilmek yerine sürgüne göndermeyi tercih ederdi, halbuki sürgünler çoğunlukla ona karşı çalışırlardı. Kaldı ki babamı çok severdi." - Kuşçubaşı Eşref
Keşke kıymetini bilselerdi.
Şimdi şahsıma muhalifler, biliyorum; hafiye teşkilatını da o kadar abartıyorlar ki hayret ediyorum. Bak Paşam, bana yapılanları unuturum şahsıma yapılanları unuturum, ancak devletime ve Müslümanlara yapılanları asla unutmam. Zor günlere kalacağız ileride, Makedonya gün geçtikçe karışıyor ve milletime. içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Sonra da Hicaz... Işitirim ve gayet iyi bilirim ki bütün Avrupa'nın jeologları, maden mühendisleri çeşitli kisveler altında bölgede cirit atıyor. Kimisi arkeolog kılığında kimisi kuş meraklısı pozisyonunda, kimisi tarihçi kılığında... say say bitmez. Neden biliyor musun?" "Neft (petrol) yüzünden..." "Çok doğru. Hele Ingiltere'nin bu konuda Irak'ta, Fransa'nın da Suriye'de nüfuz çalışmaları, okul, kolej ve elçilik açmaları ile sürüyor. Bu, giderek de artacak..." "Bu konuda önlem almalıyız, Zat-ı Şahaneleri." "Az kaldı, kendi iradem, bütçemle petrol kuyularının ve bölgelerinin haritalarını yaptırtıyorum. Bütün bu bölgeleri 1890 yılında çıkarttığım irade-i seniyye ile Kerkük ve Musul'u şahsi mülküme aldım. Sırf buraları koruyabilmek için. Yoksa Araplara, şeyhlere. kabile reislerine bırakırsak, bunlar bir bir elimizden çıkıp gidecek... Dünyadaki kargaşa bu kara mayiden olacaktır... Eğer buraları özel şirketlerle anlaşıp işlettirebilirsem ne âlâ. Yoksa büyük devletler böl geye akbaba gibi üşüşecektir. Er ya da geç."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Seni çok geç anladılar Ulu Hakan..
“Kurdun yavrusu da kurt olur, değil mi Mehmed Ferit Paşam?" "Anlamadım efendim." "Dağıstan'ın yalçın kayalıklarında, engin bir yüreğe sahip olanlar, çölde de kartal olduğunu unutmaz ve çölde çaresiz kalmaz değil mi?" "Kalmaz herhalde. Ancak Zat-ı Şahaneleri biraz açıklama lütfunda bulunursa, ben de konuya vâkıf olabilirim." "Kuşçubaşımızın oğlu Eşref'in yaptığını derim." "Bir delilik yapmış. "Bir delilik mi? Bu kaçıncı oldu... Lakin onun bu cesaretini takdir etmiyor değilim. Aslında bu özelliğini iyi yolda, bana hizmette kul lansa çok daha yararlı olurdu. Benim evlatlarım bana başkaldırıyor. Beni çok sonra anlayacaklar, ama o zaman iş işten geçmiş olacak.
Ah Eşref.. Ümit var Eşref
'' Doğru dersin, lakin gene aynı şeyi söyleyeceğim: Çok tehlikeli bir işe kalkışıyorsunuz... Başarı şansınız pamuk ipliğine bağlı." "Ama bu ümit var demektir." "Bence yok." "Bence var." Bu sözlerden sonra Tahir Efendi, Eşref'in alevlerde aydınlanan yüzüne baktı. Gergindi ve öfkeliydi. Bu ruh hali yüz çizgilerine yansımıştı.
Reklam
Ah Eşref.. Her şeyi ben de seninle yaşıyorum
"Eşref iyilikle söyle, anlat bana. Neden asisin?" "Asi değilim. Sadece zulme baş eğmiyorum ve eğmeyeceğim, hepsi bu." "Bak acıların, işkencelerin bitebilir." "Diyeceğim başka bir şey yok."
Abdülhamit'in dediği doğru olandı. O gittikten sonra her şey daha kötü oldu.
Sultan yine bir gün Yıldız Sarayı'nın penceresinden dalgın dalgın uzaklara bakarken kendi kendine; "İlk önce baskıdan söz ederler, çeşitli haklar isterler sonra da bu isteklere büyük devletlerin destek vermesini sağlarlar, bu tutum ayrı bir devlet kurmaya dek gider. Koca devletler hep kendilerinin oyuncağı olacağı, satrançta piyon olarak kullanacağı devletleri çok sever, onların kurulmasına önayak olur. Bu, tarih boyunca hep böyle süregelmiştir. Biliyorum ki ileride de böyle olacak. İşte bu yüzden varsın bana 'Kızıl Sultan' densin. Koyu istibdatçı densin. Benim yegâne gayem 'hasta adam' diye niteledikleri devletin ömrünü uzat mak. Memleketi imar etmek. Daima tetikte olmaktır. Şahsıma isnat edilen bütün suçlamaları elimin tersiyle bir kenara iterim. Yeter ki memleketimin ömrü bir gün dahi uzasın," diye konuştu. Abdülhamid Han ne kadar memleketini düşünüyorsa, onun karşısında olanlar, muhalifleri de "her şey memleket için" diyorlar dı. Eğer hürriyet yayılırsa, Tanzimat ilan edilirse bütün kargaşanın ortadan kalkacağını düşünüyorlardı.
Hak yolunda elbette canımı sakınmam. Lakin haksızlık karşısında da susmam. Asla.. Eşref
ah Ömer ah
Böyle günübirlik bir fikir hayatının tabil bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizlik. lere düşüyordum. Isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasini üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydur ması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var.... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsin den daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullan maya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört ta rafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.
Sayfa 318Kitabı okudu
Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.
Sayfa 315Kitabı okudu
Reklam
Tüm erkekler mi aynı ya??
Macide tekrar düşündü: "Bir izzetinefis faciası? Erkekler bazen ne kadar basit oluyorlar... Zannediyorlar ki, bir erkeğe karşı hiddet, hatta nefret duymaya başlayan bir kadın, hemen başka erkekler bulup boyunlarına sarılmak ister... Bu herif herhalde bu usulün para edeceğini sanıyor. Kendisiyle beş cümle bile konuşmadığı bir insana musallat olup, onunla alakadar olduğunu gösterecek lakırdılar söylüyor... Acaba bütün erkekler bizi bu kadar aptal mi zannederler? Ömer başkasıyla eğleniyor, ben de ona içerledim diye beni apteshane aralığına sıkıştırıveriyor ve kim bilir kafasından neler geçiriyor..."
Sayfa 278Kitabı okudu
Ne kadar da zor değil mi Macide..
Macide, onun gelir gelmez bir şeyler içmiş olduğunu anladı. Birdenbire içinde müthiş bir yorgunluk ve hareket sizlik hissetti. Bu akşam hiçbir şey yapmaya, hiçbir şey söylemeye muktedir olamayacağını gördü. Her şeyi lüzumsuz ve manasız saymaya başlamıştı. Bu histen biraz korktu. Aynı şeyleri bir kere daha, başka bir yerde duyduğunu zannediyordu. Nerede? Bunu bir türlü hatırlayamıyor, fakat birtakım fena hadiselerle alakası bulunan bir duygu olduğunu seziyordu. Ruhu, sahili hızla ittikten sonra denize doğru hoplaya hoplaya açılan bir sandal gibi, bütün etrafındakilerden ve bilhassa Ömer'den uzaklaşıyordu. Yalnız bu uzaklaşma gitgide yavaşlayacağı yerde, hızlanıyor, akıntıya kapılmış gibi başını alıp gidiyordu. Geride bıraktığı her şey süratle sisleniyor ve derhal unutuluveriyordu.
Sayfa 269