Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Unutmamak gerekir ki cumhuriyet tek partili yıllarda bile o, dönemin tek partili rejiminden farklı olarak, kendisini korumak için yarı- askeri Falnj kuruluşlarına, Ka Gömleklilerin yahut SS ve SA kıtalarının benzerlerine gerek duymamış, doğrudan doğruya gençliğe emanet edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, büyük olaylardan ve sarsıntılardan geçmeden kurulmuş sıradan bir cumhuriyet değil, temelinde bir ölüm-kalım savaşı ve özünde çok şeyi değiştirmeye yönelik bir devrimcilik yatıyor.
Reklam
Zayıf düşen bünyenin demokrasisi cumhuriyete karşı tehlikeli virüsler üretmeye başlıyor. Bu, demokrasinin doğasından değil, zayıflayan bünyeden gelen bir hastalık. Sosyal bünyenin zayıflaması, en sağlam ve sağlıklı demokrasileri bile kemirir.
Sorun, yalnızca bir niteliksizlik sorunu değil, Demokratik sürecin bu ülke koşullarındaki işleyişi ile ortaya çıkan en hazin sonuç, sinsi bir karşı-devrim akımının cumhuriyetçi ilkeleri tehdit eden boyutlara erişme olanağı bulmuş olmasıdır.
Dış ilişkilerdeki güçlüklerin büyükçe bir bölümünde içteki başı boşluğun, derbederliğin ve tutarsızlıkların rol oynadığı bellidir. Bunlar giderilmeden dış güçleri aşmanın ve Türk diplomasisine layık olduğu saygınlığı yeniden kazandırmanın olanaksızlığı açıkça görülüyor.
Ekonomide, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi kuruluşların yeşil ışıklarına muhtaç durumda kalmak, onlar üzerinde etkili durumda olan büyük müttefiklere bağlılığı bazan ittifak yakınlığının da ötesine taşıyabilmektedir.
Reklam
Türkiye zaman zaman, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği gibi kuruluşların istediği standartları tutturmayı çok önemserken, zaman zaman da aynı konularda çok şaşırtıcı bir aldırmazlık havasına girip her şeyi yabancıların kötü niyetiyle açıklamanın kolaylığına kapılmaktadır.
İçteki niteliksizlikleri dıştan da görülen bir ülke, uluslar topluluğundaki yeri bakımından kendine güvenini elbette yitirir.
Nitelikli insanları toplumdan ve ülkeden uzaklaştırmaya iten genel bir niteliksizliktir.
Demokrasilerin politikacı kadroları, genellikle toplumların kremasını yani en nitelikli tabakasını oluşturmaz.
Reklam
Üniversiteler yabancı dil ve yabancı düşünce kalıplarına göre eğitim vererek, medya da yabancı haber ve yorum odaklarından aktarmacılık yaparak, farkına varmadan ya da bilinçli biçimde bu beyin yıkama girişimleriyle işbirliğine girmiş oluyor.
Sanki 'doğru' onların tek elindedir.ve karşı çıkanlara kolaylıkla ilkellik, geri kafalılık damgası vurmaktadır. Ne yazık ki, özgür düşüncenin beşiği olması gereken üniversiteler ve özgür düşünceyi yayma aracı olarak bilinen medya dünyası bu çığırtkanlık terörüne karşı koyamıyor.
Liderler, başlarına geçtikleri partilerde herhangi bir tartışma, düzelme ve yenileşme çabasına olanak tanımayıp kendi yetersizliklerinin damgasını örgütlerine de vurarak çaresizlik havasını yerleştirmiş oldular."ER GEÇ YAPILACAK BİR SEÇİMDE OY VERECEK PARTİ GÖREMİYORUM!" sözünün uzun süredir dudaklarda geziniyor olması bundandır.
Olaylar, sorunlar ve bunalımlar önünde sürüklenen bir toplum söz konusu. Nereye doğru sürüklenildiğini kestiren olmadığı gibi, nereye doğru gitmek gerektiğini söyleyen de yok.
Türkiye Cumhuriyeti'ne can veren düşüncelerde ve kurumlarda teker teker görünen yozlaşma, bu düşünceleri ve kurumları zayıflatmakta, aralarındaki bağları da kemirerek bütün organizmaya genel bir çürüme görüntüsü vermektedir. Türkiye'yi asıl endişelendirmesi gereken bu dağılmadır.
264 öğeden 241 ile 255 arasındakiler gösteriliyor.