Her Filistin sevdalısının, her müslümanın muhakkak okuması gereken bir kitap.
-Alıntı
Galip Bergusi /Syf200
Kitap islam için İsrail tarihinde 67 müebbet ve 5200 yıl hapisle en çok ceza almış bir kahramanı, şahsiyeti tüm gerçekliğiyle anlatıyor..
Yoldaki MühendisAbdullah Galib Bergusi · Ekin Yayınları · 20244,500 okunma
Âkif, yaşadığı müddetçe imanın bu gereğini yerine getirmek için çırpınmıştır. Cihad, aslında iman kelimesinin özünde bulunmaktadır. Âkif, imanın en modern tarifini şu beytiyle yapmıştır:
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum.
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.
Müslümanın şahsiyeti işte bu beyitte en ince anlamına kavuşmuştur. Bir noktaya kadar susan, hoş gören iman, iş imânî gerçekleri ilgilendirince var gücüyle er meydanında, mücâdele sahnesindedir.
Sayfa 54 - Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Kalbi bu dinin öğretileriyle aydınlanmış gerçek müslümanın komşusuna karşı hoşgörülü olması, onunla geçinmesi ve evinden bir şeye muhtaç olduğunda onu ondan esirgememesi gerekir. Çünkü gerçek müslüman Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem komşu komşuyu duvarına bir ağaç parçası çakmaktan men etmez." (Buhari Müslim )hadisini komşusu ile muamelesinde kendisine rehber edinmiştir.
Allah Ali Haşimi'den razı olsun.
Kitabı her müslümanın okuması gerekiyor bence. Sanki asr-ı saadete gidip bizi orada yaşatıyor kitap.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellemin her hareketini örnek olarak almamız gerektiğini mükemmel bir üslubla ve sıralamayla yazıyor. Daha önce hiç rast gelmediğim bir çok hadisi şerifi ögrenmeme vesile olan bu kitap ayrıca batı medeniyetinin bazı sefihâne hareketlerinden de bahsederek bizlere güzel bir ibret sununuyor.
O kadar güzel ki kitabın bitmesini hiç istemedim. Ömür boyu tekrar tekrar okumak lazım. Hatta ailemize ve arkadaşlarımıza ders yapmak lazım bu kitaptan. Tabi en önemlisi de yaşamak lazım. Allah yaşayanlardan etsin.
Kitabı en şiddetli şekilde tavsiye ediyorum. Rabbim istifadenizi ve istifademizi artırsın. Selametle...
"Müslümanın işine hayret edilir! Onun her işi hayırdır. Sevinçli bir şey isabet eder de şükrederse, onun için hayır olur. Şayet zarar isabet eder de sabrederse, o da onun için bir hayırdır." (Buhari).
Evet, Müslüman tüm kalbiyle kaza ve kadere imanın, dinin bir rüknu olduğuna ve bu dünyada vuku bulacak hiçbir şeye engel olunamayacağına, zira Allah'ın onu takdir ettiğine inanır. Allah takdir etmiştir ve onu engellemeye kimsenin gücü yetmez. Sadık Müslüman aynı zamanda Allah'ın kazasına rıza göstermenin kendisine sevap kazandıracağına ve kendisinin böylelikle kurtuluşa eren Müslümanlardan olacağına inanır.
Bu yüzden de onun her işi hayırdır. Bir iyilik görse, kerim olan Rabbine şükreder; bir kötülükle de karşılaşırsa, Allah'ın emrine uyarak sabreder; kaza ve kaderine riza gösterir. Her iki durum da onun hayrınadır.
Allah'a kulluk; insanın kâinatı imarında, yeryüzünde yapacağı davet ve metodunun hayata tatbikinde ve hatta yapacağı her harekette kendini gösterir. Bu kulluk bir ve Kahhar olan Allah'a kulluk şuurunda
da kendini gösterir ve Müslümanın gönlünde yer edince işlerinin tamamında da bu bilinçle davranır. Bu şuur tabiatıyla, yapacağı her işte insanın Allah rızasını gözetmesidir. Böyle olunca da Müslümanın yaptığı her şey ibadet sayılabilir. Tabii bu, her hareketinde Allah rızası için amel etmeye niyet ettiği sürece böyledir
Müslümanın uyanık, dikkatli olabilmesi ve şeytanın tuzaklarından korunmuş, vesveselerinden arınmış olarak kalabilmesi için gece gündüz yapacağı ibadet ve murakabe ile ruhunu parlatmalıdır. Bir an dahi olsun şeytan musallat olur ve beşeri zaafiyetinden istifadeye çalışırsa, hemen Allah'ı anar ve tövbe ederek istiğfar ile düştüğü gafletten dönmelidir.
"Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah'ı anarlar ve hemen gerçeği görürler." (A'raf, 201).
Bu yüzden Resulullah (s.a.) ashabina şöyle buyurdu:
"İmanınızı yenileyiniz." Kendisine, "İmanımızı nasıl yenileriz?" denildi. Buyurdu ki: "Lâilâhe illallah sözünü çokça söyleyin." (Ahmed).
Gerçek Müslüman kardeşlerinin arkalarından konuşarak gıybet etmez. Çünkü gıybetin Kur'an'daki hükümle haram olduğunu bilir:
"Kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz. Allah'tan sakının. Allah tövbeleri daima kabul edendir, acıyandır." (Hucurat, 13).
İslâm adabıyla edeplenmiş bir Müslüman, Kur'an'ın çizdiği bu duruma düşmekten sakınır ve tüyleri ürperir. Bir Müslümanın ölü kardeşinin etini yemesi... Onun bulunmadığı zaman aleyhinde konuşacağı kelimelerle onun etini yemiş gibi olmak... Müslümanın bu durumdan tüyleri ürperir ve gıybet ayetinden hemen sonra gelen takvaya yönelerek geri dönüşü olmayan bir tövbeyle tövbeye sığınır. Diline hâkim olur ve kardeşlerini sadece hayırla yad eder ve Resulullah'ın (s.a.) şu hadisini hatırlar:
"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"
- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle arkasından yad etmendir."
- Söylediğim şey kardeşimde varsa? denildi. Bu sefer:
"Söylediğin şey onda varsa gıybet etmiş olursun. Onda yoksa iftira etmiş olursun." (Müslim).