Turgut Uyar’ın çok güzel şiiri vardır, “Göğe Bakma Durağı” diye. Göğe bakma durağına ihtiyacımız olacak çünkü her yere göğü örten binalar dikiliyor. “İnsanın göğe bakma hakkı ve kuşun gökte uçma hakkı Allah tarafından verilmiş doğal haktır, gasp edilemez” diye bir yazı yazdım. Maalesef modern mimari bu konuda Allahın hakkını Allah’a vermediği gibi kuşun hakkını kuşa, insan ruhunun hakkını insan ruhuna vermiyor ve bizi eziyor, mutsuzlaştırıyor, tüm dünyada olan bu. Böyle şehirlerde büyüdüğümüz zaman o nezaket, letafet maalesef kayboluyor.
İç dünyamızı kuralım, gönlümüzü genişletelim, deryadil olalım, yaşadığımız hayata iç dünyamıza uygun bir yorum getirelim. Küçük pencereler açalım hayatımızda. Ve zamanı biraz yavaşlatalım.
Seyyid Hüseyin Nasr’ın İnsan ve Tabiat kitabında çok çarpıcı bir cümle var, diyor ki: “Batılı akıl tabiata bir sevgili gibi değil, bir yâr gibi değil, bir fahişe gibi muamele eder.” Sert bir ifade fakat olan biteni çok iyi açıklıyor. Bütün bu ifsat edici bakış maalesef yeryüzünde pekçok çatışmanın, fitnenin, fücurun da kaynağı oluyor. İngiliz’in Hindistan’da, Fransız‘ın Cezayir’de neler yaptığını, bütün Afrika’nın nasıl köleleştirildiğini, kaynaklarının elinden nasıl alındığını biliyoruz. Bu şeytani bakışa karşı ne yapmamız gerektiği üzerine düşünmemiz lazım. Ortadoğu’yu, bizim ülkemizi de aynı şekilde tehdit ediyorlar.