Hikâye okumalarına ağırlık verdiğimden olsa gerek, bir süredir kurgusuyla, olay örgüsüyle içine girebileceğim, karakterleri, sayfaları arasında kaybolabileceğim hacimli bir roman okumanın özlemini duyuyordum .Yaklaşık 600 sayfalık Körburun okuması ile bu isteğim karşılanmış oldu.Hikmet Hükümenoğlu'nun Prens Adalarının 10.'su olarak kurguladığı Körburun, bizi karakterleri aracılığıyla 1960'tan 1990 yılına dek yaşanan Türk siyasi tarihinin kırılma noktalarına taşıyor.Kendilerine ait öyküleri bulunmakla birlikte birbirleriyle de kesişen öykülere sahip karakterler romanın bütünlüğünü sağlıyor.Arka planda siyasi ve ekonomik yaşamın değişimini izlerken ön planda kadın erkek ilişkilerini, dostlukları, yalnızlıkları, kıskançlıkları, nefreti gözlemliyoruz.Körburun'un zaten bir avuç kalmış Rum kökenli sakini de Kıbrıs sorununun yaşandığı dönemde kendi kristal gecesini yaşar. Körburun sakinlerinin belki de en akıllısı, deli olarak bilinen
maskesiz, içinden geçeni söylemekten kendini alamayan, kedilerin dostu,romanın en kötü karakterinin de annesi olan uyurgezer Neriman Abla'dır.Neriman Abla, adanın vicdanıdır, unutmayanıdır.Çok sevdiğim bir karakter oldu Neriman Abla.Hikmet Hükümenoğlu'nun ilk kitabını da okuma şansı bulmuştum.Ve Körburun öncesi 04:00'ü de okudum.Hikmet Hükümenoğlu, Körburun'la yazarlık serüveninde artık olgunluk çağına geçti diyebilirim.Kitapta yazım hatalarının fazlaca olması son okumanın fazla özenle yapılmadığını düşündürdü.