Diğerlerinden ayrı olduğumuz bilinciyle büyüdük. Bu da ister istemez bir tecrit ve yalnızlık hissi doğurdu. Farklı eşyalara ve olaylara 'tesadüfen' denk geliyormuş gibiydik. 'Biz' ve dünyanın geri kalanı birbirimizden ayrıydık. Bu dünya algısı o kadar aşikâr hale geldi ki duygusal olarak kötü hissetsek bile, kendi kendimize soru sormayı bıraktık. Böylece hayatımız bu keskinlik içinde akıp geçerken, çoğu zaman bu düşüncemizin onaylandığını gördük.