18. Hiç kimse, bir başkasının günahını kendi üzerine alamayacaktır. Günaha teşvik eden, bunun cezasını elbette çekecektir. Fakat bu, hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın onun sözüne uyup günah işleyen kişiyi kurtaramayacaktır. Nitekim, herhangi bir günahkâr, günahını yüklenmesi için bir başkasını çağırsa, o çağırdığı kişi kendi yakın akrabası bile
İnanmak istemiyorlar bana Boş yere Yazıyorum bunu kanımla dizelerim kemanlarımla Nasıl olsa bilinmiyor artık söz açmak kayık küreklerinin eski dilinden geceleyin Asılı sular üzerinde Kadınla erkeğin kara lehçesinden konuşmak İki el birbirini kavrar gibi konuşmak Mutluluktan çıldırır gibi Öpüşe benzemeyen bütün sözcükleri yitiren ağız gibi Buna inanmayıp inlemek gibi Taşacak hale gelip geri çevirmek gibi Sözlerin ötesinde ey en yetkin söz Şarkının yükseltisi çığlığın ses uyumu Bir an gelir ki işitilmedik bölgelere ulaşır nota Kulak duymaz artık öyle yüksek müziği İstemiyorlar inanmak istemiyorlar bana Boş yere Söylüyorum orglarla baharla bunu Göğün bütün heceleriyle bunu Sıradan şeylerin eşsiz orkestrasıyla Bayağılıklarıyla sağır aleksandrenlerin Boş yere söylüyorum bunu yaban çalgılarıyla Boş yere söylüyorum bunu duvarları yumruklar gibi Boş yere söylüyorum bunu beylik ormanları tutuşturur gibi Boş yere söylüyorum bunu bir savaş açar gibi Üstüpü yiyiciden çıkan cehennem gibi İnanmak istemiyorlar bana Benden Bir surat uydurdular belki kendi suratlarına Kendi fazlalarıyla giydiriyorlar beni Yanlarında gezdiriyorlar beni ve şiirlerimi okuyacak kadar ileri gidiyorlar Öyle yarıyor ki işlerine Sevimli şarkılar oluyor şiirlerim onlara Alımsatımıyım biraz onların Bir sokak olmayı beklerken Okul kitaplarındayım Sözlüklerdeyim Rezalet yasak bana Boş yere bağırıyorum sana tapıyorum diye Aşıkından başka neyim ki
Sayfa 23
Reklam
Ölmek nasıl bir ansa yaşamakta bir an.Gözlerini kapar ve bütün gereksiz korkuların çözülüp gitmesine izin verirsin. Sonra korkudan muaf olan bu yeni varoluş halinde kendine sorarsın:BEN kimim? Şüpheler olmadan yaşayabilseydim neler yapardım?Haksızlığa uğrama korkusu olmadan yaşayabilseydim? Acıdan korkmadan sevebilseydim?Yarın o tadı nasıl özleyeceğimi düşünmeden , bugünün tadını çıkarabilseydim?Zamanın geçişinden ve sevdiklerimi benden çalabileceğinden korkmamış olsaydım? Evet. Ne yapardım? Kimleri umursardım?Ne için savaşırdım? Hangi yollarda yürürdüm?Nelerden haz alırdım? İçimdeki hangi gizemleri çözerdim? Kısacası, nasıl yaşardım? Ya siz nasıl yaşardınız?
... Ya o yaldızlı oda, Süleyman'ın tahtındaki aslanlar gibi adaletin gücü karşısında boyun eymiş bir tavırla başını öne eğmiş, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırmış taştan aslan nerede?.. Zaman onları ne hale getirdi, insanlar bu harika eserleri nasıl yok etti?
Sayfa 8 - 12. Basım, Haziran 2019
Sonsuza Dek Tekrar Tekrar Aynı Hayatı Yaşamak Nietzsche, Böyle Söyledi Zerdüşt'te bilgelikle olgunlaşmış, öğrendiklerini insanlarla paylaşmak için dağdan inmeye karar veren yaşlı bir peygamberi anlatmaktadır. Vaaz ettiği fikirleri içinde bir tanesinin “en yüce düşüncesi” olduğuna inanmaktadır — sonsuza dek yeniden dünyaya gelme fikri.
Gelişen hoşgörü çerçevesinde getirilen bu ölme yasağı karikatüral ancak mantıksal bir amaçtır. Çünkü önemli olan insanların elinden kendi yaşamlarına son verme hakkının alınması ve ölme ya da yaşama konusunda asla özgür bırakılmamaları ve toplumsalın izin verdiği ölçüde yaşamaları ve ölmeleridir. İnsanları rastlantısal bir biyolojik ölümün ellerine bile terk etmemek gerekir zira bu bile bir tür özgürlük olarak telakki edilebilir. Ahlak yasası nasıl "Kesinlikle öldürmeyeceksin!" diyorsa, toplumsal yasa da "Kesinlikle ölmeyeceksin!" demektedir; en azından öyle kafana estiği gibi değil, yalnızca yasa ve hekimin uygun gördüğü şekilde ölebilirsin. Ölümün sana uygun görülmesi için bir karara dönüştürülmesi gerekmektedir.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.