...her şeyin öğrenilebilir ve öğretilebilir olduğu düşüncesi modernitenin bize sunduğu temel argümanlardan biri. Bu beraberinde insan ruhunu yok sayıp bilimin ve maddenin putlaştırılması, manevi dünyaya karşı maddi dünyanın önemsenmesinin bir sonucu.
Sayfa 128 - Dedalus KitapKitabı okudu
Hayat yazarın kaynağıdır, malzemesidir. Ama yazar, onun tutsağı değil, onu yeniden kuran kişidir.
Sayfa 105 - Dedalus KitapKitabı okudu
Reklam
...okuma eylemi pasif bir eylem değildir, aksine, etkileyen, biçimlendiren, öneren, değiştiren aktif bir eylemdir.
Sayfa 38 - Dedalus KitapKitabı okudu
Batı her durumda Binbir Gece Masalları'ndaki rüya âlemlerini “gerçek” gibi algılamak istemiştir. Doğu'ya gelen seyyahlar da bu niyetlerle gelmiş, izlenimlerinde müstehcenlik içinde yaşayan şehvetli Doğu algısını güçlendirmişlerdir. Çok eşlilik, harem, hamam, peçe, nargile ve despotizm her zaman Türk imajı ezberlerinin başında gelmiştir.
George Orwell'in (1903-1950) Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ü (1949), distopya romanlarının en başarılılarından biridir. Orwell, ütopya ve distopya eserlerini karşılaştırırken, genel anlamda ütopyaların başarısızlığa mahküm olduğunu düşünür ve tüm ütopya metinlerinin cennet tasvirinden öteye gidemediğini belirtir. Ona göre bu steril hâlleriyle de yaşanması imkânsız yerlerdir. Bunların en başarılılarından biri olarak gördüğü H.G. Wells'in kurduğu acıların ve kötülüklerin yok olduğu ütopyalarda bile yaşamak zordur. Aslında tüm ütopyaların başarısızlığı bir mutluluk önerememelerinde yatar. Mutluluğu tarif etme çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır: “Daima mutluluğu tarif etmeye dönük çabalar ezelden beri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ütopyalar (ki yeri gelmişken, türetilmiş bu ütopya kelimesinin anlamının “iyi yer” değil, “var olmayan yer” olduğunu belirtelim) son üç dört yüzyıldır edebiyata konu olmuştur, ama “olumlu” ütopya örnekleri her zaman nahoş olduğu gibi genel olarak soğuk ve cansızdır.”? Bu ütopyalarda hep bir kasvet ve neşesizlik görünmektedir. Oysa George Orwell'a göre Cesur Yeni Dünya gibi bir kitap, yaratmaya muktedir olduğu rasyonalize edilmiş hedonistik toplum karşısında modern insanın duyduğu gerçek korkunun ifadesidir. Aslında bu yaklaşımlarıyla Orwell bir anlatım imkânı olarak niçin ütopyayı değil de distopyayı seçtiğini de izah etmiş olur.
Sayfa 365Kitabı okudu
Hemingway eserlerinde iyi ve kötüyü didaktik bir biçimde değil, karakterleri tüm boyutlarıyla, iyi ve kötü hâlleriyle bütünlüklü olarak aktarır. Eserlerinde bu tutumunu şöyle açıklar: “Karşı tarafa gerçek hayat hissini vermeye çalışıyorum. Bunu hayatı yalnızca betimlemek veya eleştirmek için değil gerçekten yaşatmak için yapıyorum. Yani benim bir yapıtımı okurken yaşarsın. Bunu da kitabına güzel olan kadar kötüyü ve çirkini de koymadan yapamazsın. Çünkü her şeyin güzel olması inandırıcı olmaz. Hayat böyle değil. İstediğim şekilde yazmanın tek yolu her iki tarafı, üç hatta dört boyutu göstermek.” Hemingway gerek Amerika rüyasına yenilmiş gerekse dünya coğrafyasında kaybetmiş insanların dramlarını anlatırken serinkanlı, nesnel bir tutumu benimser, En sarsıcı dramatik insani durumlarda bile yalın, sakin, serinkanlı anlatımını korur. Hiçbir şekilde melodram tuzağına düşmez. Ernest Hemingway eserlerinde, dolaysız bir anlatımı tercih eder. Bunun için de sahneleme tekniğine başvurur. Anlatıcı, olaylara, temaya, anlatılanlara mesafelidir. Sadece mikrofonu uzatır, kamerayı çalıştırıp kaydeder. Bu doğal ve sade anlatım da onu görüntüsel anlatıma götürür.
Sayfa 357Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.