Bir kötülük yapıldığı zaman, yarım bırakmamak gerekiyor. Canavarlıkta eksik bırakmak çılgınlıktır.
... ama anneler genellikle kendilerine en fazla acı çektiren çocuğu daha çok severler.
Reklam
Fakat hayır, bu bize yakışan bir tavır değil; intikam yok! Sonuna kadar mücadele!
Dünyanın sonu geldi!
Sayfa 29 - Ötüken
Charles de Gaulle 1944'ün 26 Ağustos'u, yani ertesi gün Arc de Triomphe'den başlayıp Champs-Elysées'ye devam eden bir geçit töreni tertip etti. Oradan da şükran ayini için Notre-Dame Katedrali'ne geçilecekti. Geçit töreni sürerken Fransız Direniş Örgütü'nün liderleri onun yanına gelince De Gaulle dişlerinin arasından tıslayarak arkaya geçmelerini söyledi. Şan ve şeref yalnızca ona ait olmalıydı. Geçit töreni sürerken yollar alkış kıyamet yıkılıyordu ancak savaş dönemlerinde kitleler değişken olur. Aynı halk, Paris'i 26 Nisan 1944'te, yani yalnızca dört ay önce ziyaret eden Nazi işbirlikçisi Vichy hükümetinin devlet başkanı Mareşal Philippe Pétain'i de aynı coşkuyla ve "Vive le maréchal!" (Çok yaşa Mareşal!) nidalarıyla karşılamıştı. Fransa delicesine kendi bağrından kopan bir kahramanlık efsanesine ihtiyaç duyuyordu. İşte De Gaulle'ün Ağustos 1944'te Fransızlara sunduğu da buydu. Bazı Fransızlar bu efsaneye bugün bile inanmaya devam eder (Öyle ki Paris'in kurtuluşunun altmışıncı yıldönümü olan 2004 yılında Le Parisien (Parisli) gazetesinin yıldönümüne özel olarak yayımladığı kırk sekiz sayfalık özel sayıda İngiliz, Amerikalı, Kanadalı ve Fransız olmayan diğer kuvvetlerin katkılarından on sekizinci sayfaya kadar söz edilmez. Dahası Müttefiklerin Paris'i kurtarmayı aslında istemedikleri, bu işi Fransızların kendi kendilerine başardıklarını görünce askerî kuvvet göndermeye mecbur kaldıkları yazılıdır).
Sayfa 152 - Kronik Kitap 5. BaskıKitabı okudu
Tek gözlü biri, bir körden çok daha fazla kusurludur. Ne eksiği var, bilir.
Reklam
371 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.