Yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü.
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kâr sayma
yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne
Birlikdə Romaya getdiyimiz yayda Rosa mənə "Merhamet" heykəli ve Sezen Aksu'yla bağlı bir hekayə danışmışdı. (hər şeyi Sezen Aksuya bağlamaq kimi bir istəyi var idi). Sezen Aksu indi xatırlaya bilmədiyim bir şeylerə içi sıxıldığı üçün Vatikana getmişdi. Qara-qara düşünərək gəzərkən Michelangelonun əsəri ilə rastlaşır. Meryem Ana'nın yaralı oğlunu qucaqladığı heykəl ona elə böyük, o qadar əlçatmaz gəlir ki, bir an sıxıntısını unudub hamının çox sevdiyi bu sözləri yazar:
"Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden kendimi önemli zannetmem... "
Ve günümüzün bilge
kişilerinin ağızlara pelesenk olan –işi zamana bırak–öğüdüne kulak asmayıp, kendi erdem ve öngörülerine
sarılmışlardır, çünkü zamanın ne getireceği bilinmez. İyi
şeyler de getirebilir kötü de, kötü şeyler getirebileceği gibi
iyi de.
Başlangıçta ince
hastalığın tedavisi kolay; tanımı zordur; ama zaman
ilerledikçe başlangıçta tanımı ve tedavisi yapılmayan
hastalığın tanımı kolay ancak tedavisi zordur.
Felaket gelmeden alacağın önlemler etkili olacaktır, ama
eğer felaketin gelmesini beklersen, hastalık ilerlemiş ve
tedavi olanağı ortadan kalkmış olacağı için alacağın
önlemler yeterli olmayacaktır.