Herkes anladı ki meğerse insanların selâmet ve saadeti böyle tam hürriyet ve müsavatta imiş. İnsanlar neden şimdiye kadar bu büyük hakikati anlamamış da varlıklarını birbirine karşı husumette, muharebede, kan dökmekte görmek gibi yanlış bir yola gitmişler? Medeniyetin, tekemmül fikrinin gayesi birbirini öldürmeye uğraşmak mıdır? Yoksa umumi kardeşliğin kurulmasına çare aramak mı? Neden insan öldürmek fenninde en mahir olan harp aletleri en mükemmel bulunan milletler en medeni, en ileri sayılıyorlar? Şimdiki milletlerin hiçbirisi meğerse medenî vasfına lâyık değilmiş. Düşünülürse hunharlık cihetiyle bugünkü ileri insanların mağaralarda, taş kovuklarında âdeta inlerde mekân tutup da üzerlerine saldırdıkları avlarını tırnaklarıyla, dişleriyle parçalayarak yine vahşi cetlerinden çok farkları yok.
Bozuldu ağa bozuldu, dünya kökünden bozuldu. Üstüne bastığım toprak ayaklarımın altından kayıyor sanki. Bu gün dünü arıyoruz, yarın da bu günü arayacağımızdan şüphen olmasın.
Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin?
Kimselerin kulu kölesi değil misin?
Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya?
Keyfine bak en hoş dünyası olan sensin.
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
Şu hükümetin de işine akıl ermiyordu vesselam. Gâvur içinde gâvurlaşmış tohumu bozukları al, getir, yıllar yılı bu topraklar üzerinde, bu toprakların iyi kötü günlerinin kahrını çekmiş yerlilerinin rızkına ortak et!
Yaşamında bir amaç bul ve ona göre yaşa, derler. Ama bazen, ancak yaşayıp bitirdikten sonra yaşamanın bir amacı olduğunu fark edersin, bu da genellikle hiç aklında olmayan bir amaçtır. Şimdi, artık görevimi tamamladığımdan, kendimi hedefsiz, başıboş hissediyorum.
İnsanoğlu güzelliğe böylesine hayran kalabiliyorsa, bu savaş ne, bu birbirlerini yeme, aşağılama, bu akan suya, uçan kuşa, yaprağın üstüne konmuş kelebeğe düşmanlık niye?