Yaşadığımız her olay geçmişimize dikilen bir ağaçtır. Ağaçlar çoğalır, balta girmemiş ormana dönüşür. Gökyüzü, yıldızlar görünmez olur. İnsan derinliklerindeki çetrefil, dolayısıyla kendi ormanımızın keşfi. Acının kışkırtıcı lezzeti.
Çocukluğunun Türkiyesini o yıllara büyük bir özlem duyarak saf bir dille samimi , akıcı bir biçimde anlatmış.İçinde birçok öyküler var fakat ortak bir biçimde yazarın çocukluğunda toplanırlar.Sanki hikaye değil de deneme türünde yazılmış gibidir.
Babam bize para pul bırakmadan öldü.Yalnız çocukluğumu geçirdiğim bahçesi erik ağaçlarıyla dolu o ahşap ev kaldı.Evimiz Bizans tan kalma büyük surların bittiği yerdeydi, ailemizin beş kuşağını içinde büyütmüştü.
Bazen ne okuyacağıma karar veremeyince kütüphaneme gidip rafları karıştırıyorum. Canımı en çok sıkan şeylerden biri orada yarıda bıraktığım ve bu yüzden hikâyelerinin geri kalanını ve nihayetini bilemediğim eserleri görmek oluyor..meselâ Murakamiler, meselâ Orhan Pamuklar, Yaşar Kemaller, ya da çok severek başladığım ama işte sonra bıraktığım
"Artık gelen otobüs beni istediğim yere götüremezdi. Ne sinemaya, ne kahveye gidebilir, ne de avarelik ardında dolaşabilirdim. Bu birkaç satır bana tanımadığım, bilmediğim, ama yakın olan bir insanın iç dünyasını açmış, sonra kapanıvermişti. O gün bulvar boyunca serseri gibi gezip durdum. Bir kanepeye oturup onu, bu satırları yazan kimseyi düşündüm. Neydi, kimdi? Bunları ne zaman yazmıştı? Nasıl sevmiş, niçin sevdiğinden bu tarife sığmaz nefreti duymuştu? Bu satırları yazarken eli titremiş miydi ?"
Sayfa 70 - "Bulvardaki Durak" adlı hikâyesinden alıntıdırKitabı okudu
"Aşksız bir insan nasıl yaşar, nasıl yer, nasıl dolaşır, neler düşünür diye merak ederdim. Herhalde böyle bir insan şehrin uçsuz bucaksız caddelerinde gölgesini arkasına takarak gezmez, Unkapanı Köprüsü'nden mavnaları seyretmez, parklarda avarelikten hoşlanmaz, aşk filmlerini sevmezdi. O, işini gücünü bilen, caddelerde hep hızlı hızlı koşan, tramvayları doldurup taşıran, ayakları çıplak çocuklara sadaka vermeyen bir insandı. Yalnız kendi içinde yaşar, başka birşey bilmezdi."
Sayfa 9 - "Aşksız İnsanlar" adlı hikâyesinden alıntıdır/1948Kitabı okudu
"O eylül sabahları güneşin doğuşunu görmeden yataklarından fırlayan insanların uyku dolu gözlerini, donuk, mahsun yüzlerini seyretmek ne tuhaftı! İskelenin yavaş yavaş doluverdiğini hiç farketmezdim. Adım başında bir sigara dumanı gözüme, bildik sesler içime dolardı. O yaşlı yazarı, o bütün yaz mevsimi boyunca sabah ve akşamları, güvertede karşılıklı oturduğumuz kötü kadın rolleriyle ün almış film artistini, yakasına pembe bir gül takarak iskelenin üzerinde dolaşan esmer delikanlıyı görürdüm. İngilizce, Fransızca, Almanca konuşanlar; gözlük, pardösü, şapka taşıyanlar; ayakta durup kitap okuyanlar; benim gibi denizi seyredip kendi dünyalarını yabancı bakışlardan saklamak isteyenlerle karşılaşırdım. Hepsi de burnun ötesinde yandan çarklının dumanının görünmesini, sesinin duyulmasını beklerdi."
Her sayfasında kendimi bulduğum sımsıcak bir kitap... Zaman zaman geçmişimizi andığımızda, genellikle, yaşadığımız aşklarımız gelir gözümüzün önüne. Güzeldir...
Batık Bir GemiOktay Akbal · Cumhuriyet Kitapları · 200930 okunma