Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
384 syf.
·
Puan vermedi
Green Gables Sakinlerinin Dikkatine!
Sevgili Anne'e Rüzgarlı Söğütler'de de eşlik etmekten son derece memnunum. Serinin bu kitabı diğer kitaplara göre daha durağandı. Bol bol yeni insan tanıdık. Anne ile bu yeni insanları ve yeni yerleri tanımak keyifliydi. Yine anlamlı mesajlar içeren, sadece olay akışına dayanmayan güzel bir kitaptı.
Bu kitabı okurken bir de şunu farkettim; Anne'nin karakter gelişimi okuduğum en iyi karakter gelişimlerinden biri olabilir. Yazarın hafif uçarı, az biraz geveze, çokça hayalperest küçük kızı; olgun, düşünceli ve sevgi dolu Anne'ye doğru yavaş yavaş çok iyi bir biçimde geliştirdiğini düşünüyorum. Öyle ki gerçek biri gibi hissediyorum :D.
Son olarak Marilla, Gilbert, Bayan Rachel, Diana ve diğer tanıdığımız karakterler çok az göründü. Onları özledim ve sıradaki kitapta daha fazla yer almalarını umuyorum. Bu kitabı okumamış olan diğer tüm Green Gables sakinlerini Summerside'a davet ediyorum. Elizabeth, Rebecca Dew, Chatty Teyze ile Kate Teyze, hatta Katherine ve Pringle'lar bile sizleri beklemekte. Kim bilir belki Anne'in kaleminin ne çok sivri ne çok küt ne de körelmiş olduğu zamanlara denk gelir güzel aşk mektuplarına bile rastlayabilirsiniz. Keyifli okumalar diliyorum.
Dipnot: Ah Matthew, nasıl da bağdaştırmışım ki Anne Parıldayan Sular Gölü'nü her andığında hala içim burkuluyor. :').
472 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Orhan Pamuk'un okuduğum en sade en renkli kitabı. Zaten Orhan Pamuk da söylemiş benim en renkli kitabım diye. Kitapta post-modern edebiyatın tadına varabiliyorsunuz. Karakterlerin hoşluğu, renklerin ağaçların, köpeklerin hoşluğu ile karışıyor. Aşk eksik olmuyor. Dönemi itibariyle entrikalar da. Polisiye öğeler göze batmadan son derece güzel bir şekilde işlenmiş. Metin bütün bu hoş anlatımı güzel tasvirleri yanısıra Orhan Pamukta sıkça gördüğümüz Doğu-Batı ikilemini de ele almış. İran'dan Hindistana bir doğu öyküsü aynı zamanda.
Minyatürün, bu kaybolan sanatın nasıl zengin bir sanat olduğunu görüyorsunuz. Bütün bunlar esnasında resim sanatının sadece görünenden müteşekkil olmadığını görüyorsunuz.Kitaptaki ben bir ağacım, benim adım kırmızı gibi bölümler de okunması çok zevk veren bölümler.
Türk edebiyatındaki en 20 roman listesine eklenebilir bence.
#okudumbitti
.
Herkese selamm Bugün sizlere yeni kalemlerimizden olan #HakanAkdeniz 'in kitabı #KaraKuğu ile geldim. Kitabın ilk sayfasındaki Zonguldak betimlemesini çok sevdiğimi söyleyerek yavaştan kitabın konusuna geçeyim. Kitap Zonguldak'ın bir köyü olan Kuğular köyünde geçiyor. Açıkçası bu köy bana çok tanıdık geldi. (Burda da küçük bir itirafta bulunayım: yazarımız ile köylerimiz aynıdır. ) O yüzden o yeşillikleri, o kıvrılan yolu, eski okulun bahçesi ve özellikle de o değirmenin üstündeki yalnız ağacı okurken ayrı bir zevk aldığımı belirtmeliyim.(Eski Mahalle ve Taşlık'ı da unutmayalım.) Bu kadar dipnottan sonra konuya artık gelebilirim. Kitapta Mesut ve Bahar'ın o saf ve hüzünlü aşklarını okuyoruz. Öyle vıcık vıcık bir aşktan söz etmiyorum. Aşkın sevda halinden bahsediyorum. O hislerin çok güzel aktarıldığı, eski zamanlar ve şu an yaşadığımız zamanlar daha doğrusu insanlar arasındaki farklardan da bahsedilmiş. Aşk sandığımız şeylerin bazen hevesten öte bir şey olmadığı da vurgulanmış. Evet eksik bulduğum yerler vardı kitapta ama genel anlamda severek okuduğum bir kitap oldu. (Yazarımızın kalemi daim olsun. ) Siz de Mesut ve Bahar'ın hüzünlü hikayesini merak ediyorsanız okuyun derim. Bu arada beni en çok etkileyen kısmın Kuğu Gölünün hikayesi olduğunu belirtip kaçıyorum.
Selamlar.
2021'in ilk kitabını bitirmiş bulunuyorum. Yeni yıla, yeni tanışma fırsatı bulduğum bir yazarla girmek istedim. Wulf Dorn, uzun zamandır merak ettiğim bir kalemdi. Gerilim romanları okuyucu kitlesi tarafından çok seviliyorken geç kalmadan okudum ben de. İyi ki okumuşum. Gerçekten türünün hakkını veren bir kitaptı. Kurgusu en başta biraz bilindik hatta sıradan gelse de yazar konuyu o kadar güzel işlemiş ki sizi tepetaklak ediyor birden.
Şunu söylemek istiyorum ki okuduğum süre boyunca gerilmekten yoruldum. Her sayfaya acaba ne olacak diye devam ettim tahmin yürütsemde yazar, boşuna uğraşma tahmin ettiğin hiçbir şeyi yazmadım der gibi bir son hazırlamış.
Kitabın konusuna kısaca değinmek istiyorum. Psikiyatr Jan Forstner, kimden geldiği belli olmayan kırmızı güller alır. O dönemde çıkan bir kitabı da çok satıldığı için hayranlarından birinin bu gülleri kendisine gönderdiğini düşünür ama işin aslı öyle değildir. İlerleyen zamanlarda kasabada artan cinayetler ve aldığı aşk mektupları peşinde birinin olduğuna işaret eder. Mektupları gönderen kadın hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Peki kimdir bu kadın? Okuyunca göreceksiniz. Jan ile birlikte sizinde psikolojiniz altüst olacak.
Kolay okunacak ama etkisi uzun süre silinmeyecek bir kitap arıyorsanız #oyunbaz tavsiyemdir
Turgut Özakman'ın okuduğum ikinci kitabı. Yazarı kafamda hep "Şu Çılgın Türkler" adlı tarihi romanıyla özdeşleştirdiğim için bu iki romanı da bana tarihi roman okuyacakmışım hissi verdi. Öte yandan da özellikle Korkma İnsancık Korkma kitabının kapağında Gustav Klimt tarafından çizilen bir resim beni çelişkiye uğrattı.
Korkma İnsancık
Son yıllarda Sabahattin Ali'nin romanları çok popüler oldu. Kürk Mantolu Madonna da metrolarda, otobüslerde elden düşmeyen, instagram hikâyelerindeki kahve fincanlarının yanında yer alan kitaplardan birisidir. Ben okuduğumda bu kadar popüler değildi. Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk kitabı olma özelliğine de sahip. Ergenliğimin başlarında, duygularımın doruklarını yaşarken okuduğum bu roman deli gibi ağlamama sebep olmuştu. Anlatımı o kadar akıcı ki kitap seni kendine çekiyor ve sen buna direnemiyorsun. "Yarım kalan bir aşk hikâyesi" ifadesi kitabı anlatmak için çok basit kalsa da en kısa şekilde böyle tabir edebildim. Kısacası her ne kadar zaten her yerde görmüş olsanız da okumadıysanız tavsiye ederim. Güzel bir roman.
