Dünya ne zaman masum olmuş ki masumiyetini kaybetsin.
Sevgili Ali Ural'ı okuduysanız bilirsiniz, kendine özgü yoğun bir üslubumu olduğu gibi okunması bir o kadar zordur ve derindir.
Hep bakıp hiç göremediğimiz ince detayları derin ve anlamlı bir şekilde dile getirir, okuduğunuz birçok cümle üzerinde uzun uzun düşünmeniz gerekir. Hayata biraz da Sevgili Ali Ural’ın gözünden bakmak lazım diye düşünüyorum böyle naif, hüzünlü ama umutsuz değil. Baktığın ama göremediğin detayları bir anda gözünün önüne getiriveren cinsten.Her kelimenin boynuna farklı bir hayat ipi takılmış durumda, o ipin ucunu tutanlarla beraber farklı kelimeler dünyasında gezip duruyorsun.. “Bana konuşmayı öğreten anneme.. Ve bana kendi kendimle konuşmayı öğreten babama..” diye başlıyor kitaba. Sonra ekliyor: “Kendi kendiyle konuşmanın bir delilik göstergesi olduğunu düşünenler yanılıyor. Kendi kendine konuşamamaktan doğuyor cinnet.” Ve başlıyor kendiyle yaptığı uzuuun soluklu konuşmasına.
Ara ara tekrar okumak üzere kapattim kitabın kapağını.
Sizlere de keyifli okumalar dilerim
Çocuğa sessiz olmayı öğretenler, çığlık atmayı rahatsız edici bulduklarından cızırtı yapan bir radyo gibi kapattılar onu. Susuyorsa sorun yok demek, susuyorsa herkes için işler yolunda.
Ne sarsıcıydı fakat, ölümü hatırlamadan sürdürülen bir yaşamın sonunda gelen ölüm.
Bir insan başka insana dürbünle bakıyorsa uzaklaştığı içindir ondan, keskin nişancı olduğu için değil.