Modern bireycilerin sevgilisi Charles Darwin dahi insanın temelde bencil olduğu görüşünü şiddetle reddederek, kendini önemsemek kadar güçlü bir ötekini önemseme içgüdüsünün varlığından bahsediyordu. Darwin The Descent of Man*(1871) eserinde, duygudaşlığın ve dayanışmanın insanın doğasında yer aldığını ve bunun insanlığın evrimsel başarısının ardında yatan temel bir etken olduğunu öne sürüyordu.
* Charles Darwin, İnsanın Türeyişi, Çev. Öner Ünalan, Ginko Bilim, 2019. (ç.n.)
Darwin’in söyleyişiyle güdük organlar “yararsızlığın damgasını apaçık taşıyan”organlardır. Böyle organlar doğada, özellikle yukarı hayvanlarda, çok yaygındır
İnsanlar hem benzeşir hem benzeşmez, insanlarda yapının belirli parçaları tektir: Baş, burun, ağız, gövde gibi. Belirli parçalar çifttir: Göz, kulak, kol, bacak gibi. Eller ve ayaklar beşer parmaklıdır. Bütün bu parçalar genel veya ortak biçime uygundur; konumları da bellidir; dolayısıyla bütün insanlar benzeşir. Bununla birlikte, insanları birbirinden ayırt etmekte güçlük çekmeyiz; çünkü yalnız yapılarının genel biçim ve büyüklüğünde değil, parçalarının biçim ve büyüklüğünde de farklar vardır. Örneğin göz biçimi ve rengi; deride kılların dağılışı, sıklığı, biçimi, inceliği ve rengi insandan insana değişir. Parmak izi, koku, ses, yürüyüş, vb. öylesine kişiye özgüdür ki, herhangi bir kimseyi tanımaya biri bile yeter