Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
KADEM yalnız değil!
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Üç yılı aşkın bir süredir gazetemde önce “Pazar” sonrasında ise “Cuma Divanı” adlı köşemde yazılar kaleme almaktayım. Açıkçası en fazla tepki aldığım beş yazıdan biri de geçen hafta, “İstanbul Sözleşmesi (Avrupa Konseyi Sözleşmesi)” ve “Cinsiyet Eşitliği” konusunda
DEVRİMCİ MACERACILIK / VİLADİMİR İLİÇ LENİN
DEVRİMCİ MACERACILIK / VİLADİMİR İLİÇ LENİN
Rusya tarihinin dev adımlarla ilerlediği fırtınalı günlerde yaşıyoruz ve bazan her yıl, durgun geçen onlarca yıldan daha büyük önem taşıyor. Reform sonrası dönemin yarım yüzyıllık sonuçları toparlanıyor ve önümüzdeki uzun, çok uzun yıllarda bütün ülkenin kaderini belirleyecek sosyal ve siyasi yapının
Masal Diyarı....
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ;
Cesur insanların ülkesine yamyamlar saldırmış. Kimse daha önce, böyle bir şey görmemiş.
Korkunç bir manzara... Korku her yerde.
Parça parca olmuş insan vücutları. Dehşet verici..
Saklanmışlar, kaçıp kurtulmaya çalışmışlar. Kimi, birilerini feda ederek kendini kurtarmaya çalışmış, kimileri de" Ben de sizdenim " " Hadi, insanları bulup yiyelim " diyerek yamyam taklidi yapmaya başlamış. Önceleri ısırıp bırakmışlar, sonra ısırdıkları eti koparmaya başlamışlar ama gizli gizli tükürmüsler. An gelmiş, " Et ettir, aç mı kalalım. Yiyelim gitsin " deyip, mangal keyfi dahi yapar hale gelmiş bir çoğu...
Ama bir çocuk, saf ve korkusuzca yürüyor sokakta. Çünkü korkuyu bilmiyor. Elinde yerden aldığı küçük bir sopa. Koşuyor yamyamlara doğru, oyun oynamak istiyor...
Ama bu küçücük insanin, gülerek ve bağırarak üzerlerine gelmesine bir anlam veremiyor yamyamlar.
Vardır güvendiği bir şey, elindeki sihirli veya zehirli bir sopa zannederek başlıyorlar kaçışmaya.
İnsanlar bakıyor ki, yamyamlar kaçıyor. Başlıyor o korkudan sinmiş topluluk kovalamaya...
Sonunda yaralarını sarıyorlar. Geride bir enkaz kalmıştır. Ama, o yürekli insanlar, biliyor ki artık cesaret yeterli değil yaşamak için. Çünkü her gün bilmediğimiz şekilde çıkıyor karşımıza, yeni yeni düşmanlar... Akıllı, duyarlı ve birlikte olmak gerek, her zamankinden daha fazla hem de.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...
...
Hani nerde o küçük çocuk. Bir bakın etrafınıza...
Çık saklandığın delikten.
Koş, koş....
VE BAĞIR,
AVAZIN ÇIKTIĞI KADAR
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Asiye Güldoğan
Şule Yüksel Tayyip ve Emine Erdoğan'ı nasıl tanıştırdı
Şule Yüksel Şenler, “Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben hâlime; titrerim mücrîm gibi baktıkça istikbâlime.” dönemini gerçekten de bütün ızdırabıyla Ankara’da yaşadı. Hz. Ömer rolünü oynayan tiyatrocuyla yaptığı evlilik, “Allah’ım tekrar hapishaneye geri döneyim” dedirtecek
Anadolu
Beşikler vermişim Nuh'a,
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?
"ÜMMETİN ANNELERİ... NEREYE?!.."
Bu ümmetin anneleri nereye gidiyor Allah aşkına?
Atalarının o güzel "islami" örfleri nelerine yetmedi ki son bir kaç yıldır tuhaf tuhaf şeyler ürettiler..
Bakın benim bu sözlerim cahillere değil bilakis "İslami düğün(!) yapıp, Asr-ı saadet misali yuvam olsun diye nikahtan keramet bekleyen Müslümanlara! "
Allah Rasulu
muhyiddin-i arabi'den kuran okumanın sırrı:
“sufi muallimlerden biri bize rivayet etti ki, bir delikanlı kendisinden kur’an okuyormuş. onu sarı benizli görmüş ve demiş ki:
- sanırım sen geceleyin, hatimle namaz kılıyorsun.
- evet dediğiniz gibidir.
- oğlum bu gece kıblende beni hazır tut (tasavvur et) ve namazında bana kur’an oku ve benden gafil
ANADOLU
Besikler vermisim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?