bu dünyada aramakla bulunmayacak birini arıyorsun! ama onu tanıdım, her halimi ona sergileyebildiğim için karşısında kendimi olduğumdan daha önemli hissettiğim o büyük insanı, o yüreği hissettim. yüce tanrım! onun yanında tek bir yeteneğimin bile işe yaramadığı oldu mu? onun yanında geliştirebildiğim o muhteşem duyguyla, yüreğim doğayı kucaklamadı mı? arkadaşlığımız, sonsuz bir çabanın ürünü, çok hassas duygularla küstahlığa varan bütün hallerin dâhi diye nitelendirebileceği çok keskin zekânın bir buluşması değil miydi?
insanların var olmak ve harekete geçmek için sarıldıkları nedenleri, kendimde ortadan kaldırmak istedim. sözle anlatılmayacak kadar normal bir hale gelmek istedim, -şimdi de sersemlemiş bir halde, budalalarla aynı düzeyde ve onlar kadar boşum.
bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı olduğunu bazen anlamıyorum, çünkü onu yalnızca ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum ki, ondan başka ne bir şey tanıyor, ne bir şey biliyorum; ondan başka da bir şeyim yok zaten!
- o andan başlayarak güneş, ay ve yıldızlar huzurla varlıklarını sürdürebilirken, ben gece mi olmuş gündüz mü farkında bile değilim, gözüm dünyayı görmüyor.
insan aslında karmaşık bir varlık değil. çoğunluğu zamanın büyük bir bölümünü yaşamak için kullanıyor, geriye kalanı ise, özgür oldukları küçük zaman diliminden öyle korkuyor ki, ondan kurtulmanın her türlü yolunu deniyor. işte insanın değişmez yazgısı!