3 Mayıs Türkçüler Günü; 1944-1945 yıllarında, içlerinde Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Orhan Şaik Gökyay, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sançar gibi Türk münevverlerinin bulunduğu Türkçülerin yargılandıkları tarihtir. Atsız'ın kendisi bu günlerin neticesinde Türkçülüğün bir hareket haline geldiğini dile getirmektedir. Aynı zamanda bu günün bir bayram değil, yıllarca çekilen ve çekilecek olan çilelerin başlangıcı olarak görür.
Dönemin iktidarı, Türkçü münevverlere ve diğer Türkçülere; tabutlukları, 20'lik ampülleri, onur zedeleyici faaliyetleri reva görmüştür. Eğmeye, bükmeye çalışılan Türkçüler gerekirse kırılmayı göze alarak eğilip bükülmemiştir. Bükülmeyecektir de. Büküldüğünden şüphe ettiğiniz bir oluşum veya kişiler var ise bu Türkçülerle aynı sarsılmaz idealleri paylaşmıyor demektir.
Türkçüler Günü'ne ismini Atsız vermiştir. Muhtelif isimlendirmelere gidilmesini doğru bulmuyorum. Muhtelif isim arayanların "bakın görün biz bu Türkçüler gibi kafatasçı (!) değiliz, yalnızca milliyetçiyiz" diye kendisini Türkçülerden ayırma gayesi güdenler olduğunu düşünüyorum. Yine de 3 Mayıs'ı anan, ruhunu içinde yaşatan her Türkçünün 3 Mayıs Türkçüler Günü'nü kutlarım.
Yazıyı, Nejdet Sançar'ın dava savunmasında sarfettiği sözleri alıntılayarak ve aynı şekilde katılarak bitirmek istiyorum:
"Türk'ü sevdim seveceğim. Ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş. Hepsi kabul! Türk ırkı sağ olsun!"
Kapsamlı ve güzel inceleme yazan arkadaşlar olmuş. Aynı şeyleri tekrar etmek istemiyorum sadece tek bir boyutundan bahsedeceğim hikayelerin o da başlıktan da anlayabileceğiniz gibi “kadın”.
Aslında birçoğumuz kitabı okumasak da karakterleri aşağı yukarı tanıyoruz. Erkek kahramanların yanısıra hatırı sayılır şekilde kadınlar da ön plana çıkıyor.
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından