Bir dostumuz dini tanımları felsefe ve inançlar üstü yapmak dini alandaki kargaşayı ve dini sahadaki bu daralmayı önler yorumunda bulundu. Var olsun! Kanaatimize göre bu durumda da dini sahanın tekelleşmesi söz konusu olacak ve dolayısıyla bu da totalitarizme götürecektir. Burada yapılması gereken eğitim sürecinde her şeyden önce insani değerleri vermek; hak, hakikat ve hukuk bilinci oluşturmak. Ondan sonra zaten İslami değerleri önemsiyorsa kabul eder. Bununla da İslamist anlayışı kastetmiyorum, yani dinin Allah'a has kılındığı durumu kastediyorum. Bu yapılabilirse, farklı anlayışların bir arada yaşama imkanı oluşur, farklılıklara saygı duyulur, ortak insani değerler alanında buluşulur; mezhep, nesep ve cinsiyet ayrımcılığına dayalı bir dil geride kalır. Ancak pek çok yapı, kendisinin indi olarak anladığı yorumu, gelenekleri, atalar kültünü, Arap Bedevi anlayışını İslamin asli yorumu olarak görmesi sebebiyle, bu anlayışı toplumun belli kesimlerine giydirmeye çalışıyor, bu elbise de topluma dar geliyor... Netice itibariyle toplumsal sahada değerler alanında bir savrulma gözle görülür bir şekilde artıyor. Olması gereken herkesin değer ve düşünce dünyasına saygı göstermektir. Ancak değer ve düşünce dünyası savrularak ve tepkisel şekilde oluşursa, sonuçları ağır olur; onun için değerler alanının damıtılarak, hayatı anlayarak ve kavrayarak oluşması gerekir. Sağlıklı ve sağlam temeller üzerinde bir değerler alanı ve toplumsal tasavvur üretebilmenin imkanına dair tecrübeler, İslam Felsefesinde ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinde var, ama kitlelerin hararetini ancak ateşli söylemler söndürüyor...
Aygün Akyol