Nazım'ın ideolojik tercihi, bir çözüm arayışı, sorunu yok etmeye yöneşik cevap arama girişimidir bir bakıma. Öncelikli olan kendi vatanına ve kendi insanına karşı duyduğu sevgidir. Bu öyle büyük bir sevgidir ki, pek az şairde, Nazım'da olduğu kadar buruk. derin, sade ve içtenlikli bir şiirselliğe kavuşmuştur. Nazım'ın şiirleri, art arda sıraladığı mısraları bu sevginin şerhi ve açılımı gibidir. Bu mısralar da insanı hayrete düşüren bir ümit, gözleri kamaştıran bir ışık vardır. Zindanların karanlığına, mahpushane günlerinin uzunluğuna, sürgünlüğün yakıcı hasretine karşın, mısralardan taşan bir aydınlık, bir sıcaklık, bir yaşama coşkusu ve iyimserlik hali söz konusudur. Bu olumlu tutumu besleyen felsefe, dostluk, barış, sevgi, ümit gibi yaşamın güzelliklerinin bir değer haline getirilmesidir. İşte bu büyülü ışıltı, Nazım'ın şiirinden doğarak yürekleri dolaşır, dağların, ovaların, güneşli ve aydınlık günlerin kokusunu getirir.
13 Mayıs 2024
Tam bu tarihte iki yıl önce sana, seni sevdiğimi söylemiştim. Bilmem gideceğinizi öğrenince içimde tutmak istememiştim.Öyle aniden, içimden nasıl geldiyse, seni nasıl sevdiysem öyle söylemiştim hislerimi. O an hatta o dönem kısmet olmadı ama içimde öyle bir şey var ki sanki bir gün hayat bizi tekrar bir araya getirecekmiş gibi
Bir hikaye uydurdum kafamın içinde
Dilsiz, dudaksız
Kimse gözlerimin içine bakıp da okumaya cüret edemedi
Bir hikayem vardı, herkes gibi işte.
Figüran bile olamayacakları baş kahraman yaptım
Herkes gibi işte.
Bolca yanıldım, herkes gibi
Ve ağladım, aldatıldım,
Aşka inandım, yarı yolda kaldım.
Öyle sıradan, öyle herkesçe bir hayat yaşadım.
Yaşım başımı çoktan aşmış
Kalbim ölünce anladım..
M.Yellowstone
Savaşarak ölmek mi açlıktan kıvranmak mı aç kalmamak için en berbat şeyleri yiyerek yaşamaya çalışmak mı donacak derecede üşümek mi daha ne kadar hayatta kalacağını kestirmeden yaşamak mı çocuklarını kurtarmak için kendini feda etmek mi savaşta evinden ve vatanından olmaktan deli gibi korkmak mı barınamamak mı her yerde iş aramak fakat bir türlü
Kürt Meselesi sadece son otuz senenin meselesi değildir. Zira Kürt Meselesi'nin ortaya çıkışı cumhuriyetin kuruluşu ile aynı döneme denk gelmektedir. Cumhuriyeti kuran kadro öncelikli tehditler belirlemiş ve bunların bertaraf edilmesi- ne yönelik sert önlemler almıştır. En büyük iki tehdit İslâm ve Kürtler olarak gösterilmiş, böylece bu iki
İnsanın şuur ve bilinç sahibi olmasının avantaj olduğunu ve bu yüzden şuursuz, duygusuz robotların onların yerlerini alamayacaklarını düşünenler için geleceğin dünyası bir hayal kırıklığına gebe: Atlar, öyle ya da böyle bir bilinç sahibiydiler; sahiplerini tanır, evlerini kendileri bulur, kızgınlık veya keyflerini belli eder, sıcaklık ve sevgi gösterirlerdi. Ama biz arabaları tercih ettik. Çünkü arabalar, daha çok yükü daha uzun mesafelere taşıyorlardı. İşte sıradan insanlar da ROBOT-İNSANların becerileri karşısında işlevsiz kalacaklar ve egemenler; atları attıkları gibi gereksiz insanları da bir kenara atacaklar” diyerek iddiasını ispata çalışıyor Prof. Harari.
"Sen çok iyi bir öğrencisin Tai," dedi. "Bunu yalnızca okuldaki derslerinde başarılı olduğun için söylemiyorum. Hayat, okuldaki derslerden ibaret değildir çünkü. Hayatın dersleri her yerde; okulda, evde, insanların arasında, hatta en çok da kendi benliğinde... Başarılı olduğumuz zaman okulda iyi bir öğrenci; evde iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir anne veya iyi bir evlat; sokakta iyi bir vatandaş; insanların arasında iyi bir arkadaş; kendi içimizde de iyi bir insan oluyoruz. Bu derslerin hepsinde başarılı olamıyoruz belki ama gösterdiğimiz çaba öyle değerli ki başarısızlığımız bile doğal bir öğretiye dönüşüyor. İşte, sen bu nedenle iyi bir öğrencisin Tai! Arayışının sonucunda Yue'yle tanışmana çok sevindim. İyi bir arkadaş olacağından eminim!"
Soruyordun
İlkyaz işte
Uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
Tenhalık böyle
Dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
Beklesem hemen gelecek olduğun
Tam öyle olduğun
Oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda
Kırıp dökük de olsa yanımda
Mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda
O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan
Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.
Edip Cansever