"Hiçbir şey demiyorsun," diyordu annem. "Üzgün gibi bir halin var."
Oysa yüreğimde mutluluk vardı. Bütün yaşamım boyunca anımsayacağım bir akşam.
Bütün bir yaşam boyu!
“Hiçbir şey demiyorsun,” diyordu annem. “Üzgün bir halin var.” Oysa yüreğimde mutluluk vardı. Bütün yaşamım boyunca anımsayacağım bir akşam. Bütün bir yaşam boyu!
ona yaklaştım, omzunu benimkine yasladı ve ikimiz de kendi dünyamızda, aynı sayfayı alçak sesle okumaya koyulduk. Sayfayı çevirmeden önce, hep beni beklemek zorunda kalıyordu. Aklım onunkinden daha yavaş işliyordu.
“Bitirdiniz mi?” diye soruyordu bana; oysa ben daha yeni başlamış oluyordum.
Bu arada başlarımız birbirlerine dokunuyor, saçlarımız karışıyor, soluklarımız yaklaşıyordu yavaş yavaş ve birden dudaklarımız...
Okumayı sürdürmek istediğimizde, gökyüzü yıldızlarla dolmuştu.
“Ah! Anne, anne,” diyordu evine dönünce, “ne kadar koştuğumuzu bir bilsen!”
Bense suskunluğumu bozmuyordum.
“Hiçbir şey demiyorsun,” diyordu annem. “Üzgün gibi bir halin var.”
Oysa yüreğimde mutluluk vardı.
Bütün yaşamım boyunca anımsayacağım bir akşam.
Bütün bir yaşam boyu!
-"Hiçbir şey demiyorsun,” diyordu annem. -“Üzgün gibi bir halin var.”
Oysa yüreğimde mutluluk vardı.
Bütün yaşamım boyunca anımsayacağım bir akşam.
Bütün bir yaşam boyu!”
Yokluğun buz gibi soğuk
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,