Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rollo May'e göre terapinin amacı, hastayı anksiyeteden kurtarmak değil; onun normal anksiyeteyle yapıcı bir biçimde karşılaşmasını sağlamak için, kişiyi nevrotik anksiyetenin pençesinden almaktır. (Anksiyete bir diğer adıyla kaygı bozukluğu, psikolojik bir rahatsızlıktır. Nevrotiklik kavramını en genel hatlarıyla açıklayacak olursak bireyin dünyayı gerçekten kötü ve güvensiz bir yer olarak algılamasına ve sürekli bir duygusal boşluk içinde olmasına neden olan bir duygu durumudur.)
Sayfa 128Kitabı okudu
Bauman’a (1999) göre aile insanın kendi yaralanabilir ve geçici olduğu kabul edilen varoluşuyla demir atabileceği emniyet verici, kalıcı bir limandan başka bir şeyi getirmektedir artık akla. “Başlatması kadar bitirmesi de, kurması kadar yıkması da kolay olan ailenin, onu meydana getirenlerden daha uzun süreceğine güvenilemiyor artık. Sonsuzluğa uzanan bu köprü de üzerinde yürüyen insanlar kadar kırılgan- hatta belki onlardan daha kısa ömürlü” (Bauman, 1999). Tüketim toplumu insan ilişkilerini de metalaştırmakta ve ‘kullan at’ anlayışı giderek insanî ilişkilerin doğasını bozmaktadır. “Kullan at” toplumunun anlamı sadece üretilmiş malları atmak değildi; aynı zamanda değerlerin hayat tarzlarının, istikrarlı ilişkilerin, şeylere, binalara, yerlere, insanlara ve eyleme -olma konusunda öğrenilmiş tarzlara- bağlığın da atılabilmesi anlamı taşımaktadır (Harvey, 1997)
Sayfa 52
Reklam
"Dünyanın küreselleşmesi retoriği, berisinde, muzaffer Batı ile bozguna uğramış sömürge halk arasındaki eşitsiz ilişkiyi gizlemektedir. O halklar ki yalnızca kültürleri talan edilmemiş, aynı zamanda kendi tarihlerini dillendirme hakları da ellerinden alınmıştır."
Sayfa 64 - TimaşKitabı okudu
Kendi varoluşunu anlamlandırabilen insanların dünyayı da anlamlandırabileceğini, kendi varoluşlarını ışıklandırabilenlerin dünyayı da ışıklandıracağını hatırda tutmalıyız…
Sayfa 140Kitabı okudu
Aklın ve ruhun uzayında yapılacak keşif yolculukları, bilimin rehberliğine ihtiyaç duyduğu kadar sezginin ışığına da muhtaçtır.
Kapitalizm artık eşya satmamakta; aynı zamanda ses, görüntü, imge ve bağlantı satmaktadır.
Reklam
Aklın ve ruhun uzayında yapılacak keşif yolculukları, bilimin rehberliğine ihtiyaç duyduğu kadar sezginin ışığına da muhtaçtır
Küreselleşme sürecinin gerisinde, endüstrileşmiş ülkelerin 'ileri', bütün diğerlerinin ise 'geri' olduğu önermesi yatar. Bu hiyerarşi insanların dünyayı ve kendilerinin dünyadaki yerini nasıl algıladıklarını da etkiler Böylece Batılı değerleri içselleştirmiş seçkinlerin-üst sınıfların, akademisyenlerin ve politikacıların Batı hegemonyasının gücünü de içlerine aldıkları, toplumun bu değerleri benimsemeyen kesimlerine karşı kendilerini daha güçlü hissettikleri dile getirilmektedir.
Bir şeye karar vermek başka bir şeyden vazgeçmek demektir.
Küreselleşme süreciyle artık ‘dostlukların son günü’ne de gelmiş bulunuyoruz: Artık dostların oluşturduğu birliktelik duygusu da tehdit ve tehditleri gideremiyor, onların verdiği acıyı azaltmıyor. Günümüzün felâketleri kurbanların adlandırabileceği, parmaklarıyla işaret edebileceği, karşısında birleşik bir cephe oluşturup onunla savaşabileceği bir düşmanın yaptığı kötülükler değil. Kaderin silleleri, sâbit bir adresleri olmayan, mali piyasalar, küresel ticaret koşulları, rekabet gücü, arz-talep gibi tuhaf ve kafa karıştırıcı isimler ardında saklanan gizemli güçler tarafından indiriliyor. İnsan sık sık yapılan o “küçültme” egzersizlerinden biri yüzünden işini kaybettiyse bir sabah uyandığında bin bir zahmetle edindiği becerilerin miadını doldurduğunu, komşularıyla, aileyle yada sevgisiyle kurduğu ilişkileri birden bire parçaladığını gördüyse dostlar ne yapabilir, ne işe yarayabilirler ki? (Bauman, 1999)
1.000 öğeden 921 ile 930 arasındakiler gösteriliyor.