Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.15
Saç Örgüsü
Farklı kültürlere tanıklık ediyoruz. Kadınların yaşadıkları zorlukları, verdikleri yaşam mücadelesini okuyoruz. İtalya, Kanada, Hindistan farklı kültürlere sahip 3 kıta ve 3 kadın. Beni en çok Smita’nın hikayesi etkiledi .
•
Giulia, Sarah ve Smita.
•
Smita
Hindistan’da yaşayan ve kast sisteminin en alt tabakasına mensup bir kadın. Smita, kızı
ÖLMEK Mİ VAR OLMA SAVAŞI MI KİMBİLİR?
İnsanın içini donduran buz gibi bir adaya gidiyoruz bu kez.Gittiğimiz yerde görünürde yaşayan insan bulunmuyor. Adaya gelen uzman buraya gelmeyi kendisi seçmiş. İnsanın olmadığı yer daha huzurlu,adaletli ve barış içindeymiş gibi geliyor ona çünkü yaşadığı ülkede bu olumsuzluklar yakasını bırakmamış.Uzmanın kırmızı çizgisi saydığım hususlar....
Düşündüğü gibi olmadığını adada yaşadıkça görüyor.İnsan ayna gibidir.Nereye giderseniz gidin içinizdekini yansıtırsınız cinsinden.
İnsan olumsuzluklarından kaçmalı mı? Yoksa yüzleşmeli mi? Savaşı durdurmanın yolu barıştan geçer. Savaş ve Barış birbirini tamamlayan faktörlerdir.Tıpkı olumlu ile olumsuzluklar gibi.
Ben hikayede görünen kurguya değil yazarın anlatmak istediğine odaklanmak istiyorum.Diyorum ki, Hiç bir yaratık yaşadığı topraklarda yabancı istemez ve yabancıyı bir tehdit olarak algılar. Koruma iç güdüsüyle savaşma eğilimi gösterir.
Ve biz insanlar sadece gördüklerimizden ibaretiz.Görmediğimiz canlılarda yaşıyor bu evren de...Nasıl yaratıldıklarını hiç görmediğiniz için bilmiyoruz.O sebeple ilk kez gördüğümüz varlıklara canavar demek ne kadar doğru tartışılır.Onlara göre de biz canavar oluyoruz o zaman...
Bu ada da diğer topraklarda olduğu gibi bütün insanoğlunun ortak sorununun sömürge,savaş,yağmalanma, varolma çabası çıkar ilişkileri,canlılara zarar vermekten çekinmeme gibi olumsuzların yaşanıyor olması da çok acı...
Ve son olarak oturmuş düzeni değiştiremeye kimsenin gücü yetmez.Sadece insan ayak uydurmak zorunda kalır orada yaşamak istiyorsa tabiii.Tam tersini uygulamaya çalışması hüsranla sonuçlanır.
Okunmalı Mutlaka...
"Şiir her zaman için barışın bir parçası olmuştur. Şair, barıştan doğar. Tıpkı ekmeğin undan doğduğu gibi." Əsərin mənim üçün qayəsi bu idi. Xoş mütaliələr...
Benazir Butto, 1953 yılında, Karaçi’de doğmuş, iki kez Pakistan başbakanlığı yapmış bir siyasetçidir. Babası eski Pakistan devlet başkanı ve başbakanı Zülfikar Ali Butto, annesi ise İran Kürtlerinden Begüm Nusret Butto’dur. 1973 yılında Harvard Üniversitesi'nde lisans eğitiminin ardından, 1977 yılında, Oxford Üniversitesi'de Uluslararası Hukuk ve Diplomasi dallarında yüksek lisans eğitimi görmüş. Oxford Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Pakistan'a geri dönen Benazir Butto’nun babasının idamının ardından ev hapsi başlamış. 1984 yılında yurt dışı çıkışına izin verilmesiyle, Büyük Britanya'ya taşınmış ve orada, babasının kurduğu muhalefet partisinin liderliğini yapmış. 1988 yılında seçimleri kazanan Butto, otuz beş yaşında, müslüman bir ülkenin ilk kadın başbakanı olmuş. 2007 yılında ise, bir seçim mitinginde, suikast sonucu öldürülmüştür.
Müslüman bir ülkenin ilk kadın başbakanı oluyor Benazir Butto. Suikastlara uğruyor. Hapiste, sürgünde yaşıyor. Ölümünden iki ay önce bitirdiği ‘Doğu’nun Kızı’ bu kitabında “Babamın öldüğü yaştayım” diyor ve sürgünden ülkesine döndükten iki ay sonra öldürülüyor. Çok güzel bir kitap iyi okumalar…
Herkese merhaba!
Bu kitapta Rushdie, utancın her türlüsünü zengin karakter listesi üzerinden bir yumak gibi örerek okura sunuyor: kişinin hissettiği ve içini kemiren utanç; kişinin bir başkası adına hissettiği utanç; için için duyduğu utanç nedeniyle kendini dış dünyadan soyutlayarak yaşamak; utanç ile yüzleşme veya utanç duyacak bir eyleme girme
"Bir tek Arap ülkesi gösterilemez ki, Türk düşmanlığı duygularıyla beslenmemiş olsun. Ve her bir Arap ülkesinde bu duygular o ülkenin liderleri elinde tam bir sömürü aracı işini görmüştür..." diyor yazar.
Arapların Türkleri hiçbir zaman din kardeşi ve dost olarak görmediğini, yüzyıllarca Türklerin yönetiminde yaşamaktan duydukları
