Yağmur alnıma vurur, her sorağım bîçâre;
Her rûyamın göğsünde, yalınayak, ıslaksın...
’Kalk’ desen kalkacağım; gür nefesle, yekpâre
Bir emir cümlesinden, bu kadar mı uzaksın?
Malıhûlya tutağı, sürgülendiğim menzil;
Dilim, damağım kurur, tutuşur içten mahfil.
Düşeceğim ’düş’ desen, bağrına kandil kandil;
Bir emir cümlesinden, bu kadar mı uzaksın?
Yüksünmeden taşırım, zerre zây ilâmını;
Yüksünmem, sabahleyin duyunca selâmını.
’Yık’ desen yıkacağım, nice âşk kelâmını,
Bir emir cümlesinden, bu kadar mı uzaksın?
Deme bana sabırdan sükûnete râm, kaçak;
Gözlerim gözlerinde alevden daha koçak.
Geleceğim ’gel’ desen günlenip, salkım saçak
Bir emir cümlesinden, bu kadar mı uzaksın?
Sarıp da sarmalamaz, her sîne, bağır beni;
Yürekten bilmedikçe kör, dilsiz, sağır beni.
En telâşe hâl ile son defâ çağır beni,
Bir emir cümlesinden, bu kadar mı uzaksın?