Çok garip bir paradokstur ki bir Kürt kendi anadili gibi Türkçe bilirken, bir Türk sırf azınlık diye aynı coğrafyada yaşadığı bir kürdün dilini öğrenme zahmetine bile girmiyor.. üstelik bu sorun halkların özgürlüğünü savunan entelektüel kesimin bile aklına gelmiyor. ~JîndAynur..
Kitaplar
Kitapları başkaları yazmış olsalar da onlarda kendimizle ilgili bir şeyler buluruz, garip bir paradokstur bu. Kitaplar bize kendi hayatımızın fark edemediğimiz yönleriyle ilgili bir şeyler anlatır. Başka birinin kaleme aldığı kitaptaki sözcükler, kim olduğumuzu ve nasıl bir dünyada yaşadığımızı tüm derinliğiyle kavramamızı sağlar. Alain de Botton
Reklam
"Neredeyse hiç ciddi değilim ve her zaman çok ciddiyim. Çok derin, çok sığ. Çok hassas, çok soğuk kalpli. Ben bir paradokslar koleksiyonu gibiyim."
paradoksal bir arzu
Histerik, ilişkide/öteki’de "merhametli patron"u arıyor, veya “sevgisini gösteren efendi”yi. Yani zor olanı arıyor, neredeyse birbirini dışlayan iki şeyi aynı anda istiyor. Araması bitmeyecek hiç. Kimi bulursa bulsun, eksik gelecek. Eksiği fantezi ile yamamaya çalışacak. Partneri obsesyonel veya narsisist bir efendi ise duygusal olarak itaatkar biriyle ya da partneri ikinci gibiyse ilkiyle flörtleşecek. “Sevgisini esirgemeyen patron”(büyük öteki) bulma arzusu, mış gibi olan/yapan “gösteren”lerle karşılaştıracak histeriği. Karşılaştıracak diyorum çünkü yoksa da yaratacak atfederek/kurarak. Bulduğu hiç bir partnere “tamam işte bu” demeyecek olmasının sebebi nevrotik döngü. Hidroelektrik santralde nasıl dinamo ile enerji üreritiliyorsa, nevrotik döngü sayesinde de haz (jouissance) üretiliyor. Yaşamsal bir gıdıklanma manasında haz burada, keyif/sefa değil. Eksiği fantezileştirme yabanıllığı, doğacak çocuğun kız erkek farketmez “fallus göstereni” olarak kabulüyle/atfıyla sıklıkla “aile içine” alınır ve dolayısıyla toplum/gelenek nezdinde ehlileştirilir. Arzu saklanacak deliği hep bulacaktır. Dolayısıyla, tam anlamıyla uyaran bombardımanlı provakatif bir çağda, arzunun binlerce yıllık geleneksel koruyucu sigortaları atmışken çocukların adeta tanrılaştırılması, çocukluğun yüceltilmesi de rastlantı değil sanırım. “Sevgisini esirgemeyen patron” gibi neredeyse oksimoronik, imkansız bir idealin peşine düşülmesi, histerinin daha doğrusu nevrozun doğası hakkında bize önemli pusulayı veriyor; arzu tamamlanmaktan hep kaçacak çünkü yaşamın tarafında, ölümün değil. -Oğuzhan Zahmacıoğlu
Sürekli olarak darlanmaktan bunalıyorum, bunaldıkça da darlanıyorum. Bu ne kallavi bir paradokstur, sabııır.
♾️ Yaldızlı Yalnızlıklar Yaşam içgüdüsü ‘Ben’in içine sıkıştığından Engellidir dış dünyaya yönelim Libido dış dünyadan egoya geri çekilince Sahte ‘ben’in, gerçek ‘ben’ ile savaşını
Reklam
799 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.