Her kitap içinde bir can taşır, her canın içinde bir kitap saklıdır. Sen okumayı bilirsen her insan bir kitaptır. Yaşadığımız her gün bir sayfaya tekabül eder 60 yaşına geldiğimizde insanlara okuyacağımız romanlarımız olur.
Hepimizin hayatı tümsekli yollar gibidir. Hiçbirimizinki dingin bir denize benzemez. Kimimizin günleri hastanede
'Yaklaşık 10 sene evvel'
-Anneanne, bu basma çiçekli perdelerini hiç atma olur mu? Bana sakla.
"Ne yapacacaksın kızım bu perdeleri, çok eskidiler baksana.. Deden tee düğün zamanı almıştı bunları bana. İlk kendisi asmıştı bu pencerelere. Gelin kızlık perdelerimdi yani, o gidince değiştiremedim kaldılar öylece. Modası geçmiş diyorlar, doğru
Hayat kesinlikle adil değildir.
Ben sabah kahvemi, ikindi çayımı içerek bir insanın dramını okuyorsam hayat ona kötü, bana iyi davranmış demektir. Ve bu dramlar her saniye dünyanın birçok yerinde sürerken ben güvenlik içinde kitap okuyorsam, hayat kesinlikle adil değildir.
“Onlar da suç işlemeseydi efendim!”
Bunu yargılamak o kadar kolay
Karşı pencerede, her karşılaşmamızda bana tatlı tatlı gülümseyerek "nasılsın fıstık" diyen bir adam vardı. Ona aşık olmuştum. Sanırım o da bana aşıktı. Yoksa neden bana her gün gülümsesin ki. Tek sorunumuz onun 35, benimse 5 yaşında olmamdı. Ama aşkın yaşı yoktu. O yaşta kara sevdanın pençesine düşmüştüm. Hep onun yanında olmak ister,
Bu hikâye suya yazılmıştır. Kuytu bir köşede nemden ve dahası it bağlasan durmaz denilen bir yerde dökülmüştür cümleler çatlayan dudaklardan. Takvimler Mart ayını gösterirken; kapı aralığından gazete parçasına sarılı öğün yemeğini uzattılar. Göz ucuyla baktı bırakılan gazeteye; karanlık, isli odaya vuran güneş ışıklarının tozları havada görünür